1990 yılında bir kitap yayınlandı: 'Oltadaki Balık Türkiye' idi adı. Yazarı bugün yaşamıyor, Mehmet Emin Değer. Rahmet ve saygıyla anıyorum. Kitap büyük yankı uyandırdı. İlhan Selçuk kısaca şu değerlendirmeyi yapmıştı: 'Türkiye nasıl 'oltadaki' oluyor? Bu ne biçim benzetmedir? Benzetme, kitabın yazarı Emin Değer'in değil, bütün dünyanın adını bildiği bir Amerikalının, Nelson A. Rockefeller'ın. ABD Başkanı Eisenhower'a yazdığı bir mektupta Rockefeller, bu benzetmeye başvuruyor. Bilinçsizliğin kör güdüsünde benliğini dış güdüme teslim etmiş bir toplum düzeyindeyiz. İnanmayan, Oltadaki Balık Türkiye'yi okusun. İlhan Selçuk.'

***

'23 Nisan, TC Devletinin mihenk taşıydı. Köyler imam ve muhtara teslimdi. Köy Enstitüleri Nisan 1940'ta kuruldu. DP, 1954'de bu devrimci atılım yuvalarını kapattı. Ne var ki bugün bile hala gündemdeler. Köy İmamlara bırakıldı. Muhtarlar zaten şehirde oturuyorlar. Köy imamlara kaldı sonuçta. Taşımalı eğitimi de yarattık.' Yazboz tahtasına benzedi. Hukuk siyasallaştı, eğitime dinsellik de eklendi.

***

Dünyada ülke çocuklarına bayram armağan eden tek önder Mustafa Kemal Atatürk'tür. Şimdilerde bu bayram yalnızca Türk çocuklarının bayramı olmaktan çıkmış daha evrensel bir boyut kazanmaya başlamıştır. Her yıl 23 Nisan'da dünya çocukları Ankara'ya geliyor ve hep birlikte bu bayramı kutluyorlardı.

***

23 Nisan,103 yıl önce TBMM'nin açıldığı tarihtir: 'Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.' ilkesinin kabul edilmesiyle Misak-ı Milli sınırları çiziliyor; 'Vatan bütündür; bölünemez, parçalanamaz' deniliyor ve 'Savaş, tüm vatan için' ilkesiyle kurtuluşa giden ilk adım, o gün atılıyordu.

***

Çocuklar yaşam çiçekleridir; yarının gençleri, geleceğimizin güvencesidirler. Ne var ki hala çocuklarımızı çok iyi yetiştirdiğimizi, eğittiğimizi ve çocuk gibi yaşatabildiğimizi söyleyemeyiz. Beş yaşında okula gönderiyoruz; okul-kurs-dershane üçgenine hapsederek, iyi yetiştirdiğimizi, işinin ve mesleğinin en iyisi olarak diploma sahibi yaptığımızı sanıyoruz. Yaşamın somut gerçeklerini öğretmek yerine ütopyalara boğuyoruz onları. Onlara hayatı öğretmek, mücadele azmi aşılamak, kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamak yerine, işimizi hep büyüklere bırakıyoruz. Bu yanlışı sürekli yapıyoruz.

***

En iyi markayı giymek, eğlence yerleri, cafeler, otomobil kullanmak, ayaküstü, alelacele alınan gıdalarla doyurmak, lüks restoranlarda yemeklere katılmak, turistik yörelerde tatil geçirmek, varlıklı kesim çocuklarının yaşam biçimi. Kırsal kesim çocukları ise bir yandan günlük yaşamın ağırlığını sırtlanırken diğer yandan da çağdışı eğitimin kıskacındadırlar. Küçük şehir halkının veya büyük şehir varoşlarının çocukları ise iş yaşamının çeşitli birimlerinde ekmek kavgası veriyorlar. İmkanların kıt ve daha kısıtlı olduğu geçmiş dönemlerde kırsal kesim çocukları arasından aydınlanmacılar yetiştirilirken, bugünün ilerlemiş koşullarına rağmen hala, Atatürk Cumhuriyet ve Laiklik karşıtı bir kuşak yetiştirilerek çağdışılığa itilmek istenilmesini anlamak mümkün değildir.

***

Bu 23 Nisan, bunları düşündürdü bana. Atatürk Türkiye'sinin çağdaş, ilerici, atılımcı ve demokrat öğretmenleri ile eğitimden sorumlu diğer makam ve kuruluşlar nerede? Devlet çatısı altında Atatürkçü düşünce dışında fikirler yeşermesinden, etkilenmiyorlar mı? Kesintisiz sekiz yıllık eğitim tartışmaları bahanesiyle gün ışığına çıkan hakikatlerin medyalardan, meydanlardan yansıyan görüntülerinden de mi tedirgin olmuyorlar?

***

Tüm çocukların, mutlu, sağlıklı ve başarılı bir geleceği hak ettiklerine inanıyorum. Bugünü kutlarken, umut dolu bir yarın için çalışacağımızı hatırlatmak istiyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!