Ümit Sarıaslan’ı yazısyla anmak…
Kademoğlu'nun "Yüzüm Bana Benzer" adını verdiği güzelim kitabında yerini almış yazılar topluca bir büyük yapıyı kuruyorlar. Kitap önce esinli ve etkili adıyla yazı ve yazın tarihinin uzun yolunda bir geziye çıkarıyor okuru. Evet! Yazarın yüzü kendine benzer. Kendiyle olmanın kendisi olmanın, ama eşzamanlı öteki de olup olabilmenin en güzel anlatımıdır bu. Başka türlü, yazar nitemi nasıl hak edilebilirdi?... Şimdi bu eşikte durup düşünürken Tahsin Yücel Öğretmenimizin adı ve anısına saygıyla Balzac'ın yüzlerini anımsamamak olanaklı mı? Balzac'tan günümüze yazının sayfaları arasında kendi olup kendi kalmayı başarmış onca "yüz"ü çizip çerçeveleyen yazınsal emeği... Kademoğlu'nun kalemine çektiği mürekkep de yazın tarihinin sayfalarını dolduran o yüzleri betimleyen kalemlerin mürekkebiyle eşdeş bir kaynaktan besleniyor. Dünyanın hangi köşesinde oturuyor, hangi masasından yazıyorsanız yazınız, yüzünüzü kendinizin aynası kılabilmiş iseniz, aynı aynada insanın ve insanlığın yansımaması yazının ve yaşamın doğasına aykırıdır. Kademoğlu bu yazı/yaşamsal yasayı öyle içselleştirip bir yaşama pusulası haline getirmiştir ki, hangi konuyu ele alıyor olursa olsun, hangi türde yazıyorsa yazsın bu temel yasaya halel getirmez. O yüzdendir, devingen yaşamı, kırmadığı çizgisi, hep bir aşkla beslediği yazılarıyla yüzünü kendisi kılıyor…

Değerli yazın insanı Kademoğlu'nu kitabı için yürekten kutluyorum.İçeriğini oluşturan yazılar (kendisi için yazılanlar, kendisiyle yapılan söyleşiler İçeriğinde  dahi bu toplama bir büyük "harita"yı da kurup çerçeveliyorlar eşzamanlı. Yazarın ve yazdıklarının aynası kılınmış yüzü yazının ve yaşamın yol haritasına dönüşmekle kalmıyor; bizi, okuru üzerinde yaşaya gittiği tarihsel toplumsal toprağın yazınsal kültürel açıdan bir kez daha herk edilmesine çağırıyor.Büyük eğitimci Hasan Âli Yücel'in "anımsamak anlamanın hazinesidir" sözünden yansıyan gerçekle yüzleştirerek ilgilisini, okurunu bir kez daha. Niye ki, yazarın sanatçının yaptığı, kurup kurguladığı, o ikinci kişilerin (okurun) algı ve anlak dağarında tartılıp değerlendirildikçe yazı ve yapıt yaşama şansı bulacaktır. Yazı, ereğine ulaşacaktır ya da. Sonra, kaçınılmaz yüz yüzle kuşanacak, yüzler insanın ve insanca olanın haritasını kuracaktır her defasında yeniden... Kademoğlu'na, bu yalnızca kitaplıkların değil, anı ve anlak dağarımızın da arşivinde hep el altında tutulacak yapıtı için sevgi selamla fırsattan. En içten sağlık esenlik dilekleriyle… Ü.S. Ankara, 10 Ağustos 2016
(*)Ben yaşadıklarımı yazdım. Bu kitapta yazılanların bir sayfasında kendinizi bulacağınızı umuyorum. Kabataş Lisesi’nde Edebiyat öğretmenim Behçet NECATİGİL yazdıkları için şöyle demişti: "Bu yazdıklarım sade benim mi? Ümit SARIASLAN bu yazısı ile beni doğruladı: "Senin yüzün bizim yüzümüz’’ dedi.

Rahmetle, özlemle anıyorum bu  güzel insanı, dostumu…