Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan 2025 II. Dönem Enflasyon Raporu’nu yayımladı. Raporun bilgilendirme sunumda öne çıkan mesajlarında ‘ne dedi; ne demek istedi!’ diye bir bakalım.
Karahan, “Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz” sözünü ilk başa koydu.
Ancak 2023 yılı Haziran ayından bu yana kararlar alınıyor. Ama siyaseten atılan adımlar (mesela 19 Mart operasyonu ile 57 milyar doların buhar olması) nedeniyle sıkı para politikasının halen kademeli sonuçlarının alındığına emin miyiz? sormadan edemiyoruz.
“Mart ve Nisan aylarında finansal piyasalarda yaşanan hareketlilik karşısında, TCMB olarak proaktif bir biçimde gerekli adımları attık” dedi.
İmamoğlu operasyonuna dikkat çekiyor ve proaktiflik adına “Politika faizini 46’ya çıkardık. Gecelik borçlanmayı 49’da bağladık. 44’lere zıplayan dolar kurunu 38’lerde durdurabildik” demek istedi.
Her raporlama döneminin klasik cümlesi olan “Önümüzdeki dönemde de para politikasındaki kararlı duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İnandırıcılığı zayıflayan bu söz ile “Siyaseten atılacak adımlar olacaktır. Biz kararlı duruşumuzda kararlıyız” dedi aslında…
“Küresel ticaret ve ekonomi politikalarına dair belirsizlik yüksek seviyelerini koruyor” tespiti yaptı.
“Bizde sıkıntı yok, küresel ticaret ve ekonomi politikaları sorunlu” demeye getirdi. O zaman, “ekonomileri kötü yurtdışı piyasalardan para bulmaya niye gidiyoruz” diye sormazlar mı?
“Sıkı para politikası sonucu talep kompozisyonu daha dengeli hale gelmiştir” tespiti de ilginç oldu.
Çünkü aynı zamanda da konuşmasına “Yurt içi talep ivme kaybetmekle beraber öngörülenin üzerinde seyretmiştir” tespitine de; “İlk çeyrekte talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisi azalmıştır” tespitine de yer verdi.
“Sıkı para politikası nedeniyle talep kompozisyonu dengelendi ise fiyatlar neden halen mevsim koşulları da dahil yüksek” sorusu ortada kaldı.
Sanayi ve hizmet üretiminin ilk çeyrekte arttığını, işgücü piyasası manşet işsizlik oranının ima ettiğine kıyasla daha az sıkı olduğunu da söyledi. 2025 yılında cari açığının milli gelire oranının, 2024 yılına kıyasla daha yüksek olduğunu da dile getirdi. Ama asıl içimize “cari açığın uzun dönem ortalamalarının altında kalacağını tahmin ediyoruz” sözleriyle su serpti.
Mesela “Mevcut veriler kur etkisinin geçmişe göre daha sınırlı olduğunu ima etmektedir” sözü de dikkat çekti.
“Politika faizi ile gecelik borçlanma arasında konulan makasın kurda etkiyi sınırlaması normal değil mi” diye biri sorsaydı ne denilecekti?
Asıl bomba son aylarda yaşanan zirai don nedeniyle ortaya çıkacak enflasyonun payının düşük olacağını ima etmesinde görüldü. Karahan, “Emtia fiyatlarındaki düşüşün dezenflasyonu desteklemesi beklenmektedir. Son yaşanan zirai don hadisesinden en çok etkilenen 16 ürünün tüketici sepetindeki payı yüzde 1,5 civarında” dedi. Ardından ekledi: “Enflasyon beklentileri dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmeye devam ediyor.”
“Aslında dezenflasyon süreci iyi gitmiyor, enflasyon oranlarını düşük gösterme tekniği ile dezenflasyonda iyi gidiyoruz” demek istedi.
“Enflasyonun 2025’te yüzde 24’e, 2026’da yüzde 12’ye ve 2027’de yüzde 8’e gerileyeceği tahmin edilmektedir” sözünün ise bir temenni olduğu çok açık.
Çünkü bu kadar politik karışıklığın içerisinde uygulanamayan dezenflasyon sürecinin sadece enflasyon oranlarını düşük göstermek için koşturulan TÜİK’i de çatlatacağını gözden kaçırıyor olamazlar.