Çay şekeri olarak bilinen sakaroz (sükroz) yarı yarıya glikoz ve früktozdan oluşur. Bu şeker glikoz ve früktoz moleküllerinin biyokimyasal olarak bağlanmasıyla oluşmaktadır. Geleneksel olarak tatlı ve şekerlemeler bu şekerden yapıla gelmiştir. Günümüzde nişasta bazlı şekerler de kullanılmaya başlanmış giderek kullanım oranı artmaya başlamıştır. Bu durun nişasta bazlı şeker kullanımıyla ilgili endişe ve tartışmaları da başlatmıştır.

Nişasta bazlı şeker früktoz oranı yüksek mısır şurubu birçok üründen daha kolay ve ucuz olarak elde edildiği için maliyeti çok düşürmektedir. Mısır, patates, buğday başta olmak üzere birçok üründen elde edilen nişasta bazlı şekerin içinde früktoz ve glikoz oranları değişkendir. Kimi ürünlerde glikoz oranı yüzde 58, kimi ürünlerde ise yüzde 45 oranındadır. Çay şekerinde birer molekülüm bağlanması söz konusu iken nişasta bazlı şekerde söz konusu şeker türleri sıvı karışım halindedir. Yani aralarında moleküller arası bağlanma söz konusu olmayan yüzer moleküllerden oluşmaktadır.

Basitçe söylemek istersek insülin glikoz uyarısıyla salgılanan bir hormondur. İnsülin tokluk hormonu salgılatır, açlık hormonunu bastırır. Bu düzenge beyindeki tokluk merkezini uyararak yeme isteğini azaltır ve ortadan kaldırır. Doyma duyusu etkin olur.

Bütün sorun früktozun insülin salgılanmasını çok az uyarmasıdır. Bu durumda tokluk merkezi uyarılmamakta, yeme daha uzun sürmektedir. Bu durumda şişmanlık eğilimini artırdığı düşünülmektedir. Günümüzde nişasta bazlı şekerlerin içeriğinde bulunan früktozla ilgili çalışmalar bu görüşü büyük oranda desteklemektedir. Glikoza göre daha tatlı olan früktozun iştah artırıcı etkisinin de bulunduğu belirtilmektedir.

Karaciğerde glikoz ve früktoz işlenme düzengeleri farklıdır. Früktoz daha hızlı yıkılarak yağ asitlerine dönüşür. Bu durumun karaciğer yağlanmasını artırıcı etkisi olduğu kabul edilmektedir. Karaciğer yağlanması siroza kadar gidebilen karaciğer yozlaşma sürecinin başlangıcı olabilir. Früktozun kan ürik asit düzeyini de artırabileceği gösterilmiştir.

Früktozun bağırsak ortamındaki minicanlı dağılım ve özelliklerini de değiştirdiği, bu değişikliklerin olumlu yönde olmadığı belirtilmektedir.

Sonuçta şekerli yiyeceklerin yenilmesiyle yakından ilişkili olan çok yeme, insülin direnci gelişmesi, şişmanlık, şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, kalınbağırsak kanseri, pankreas, karaciğer, meme kanseri gibi durumlar früktoz alımı arttığında, dolayısı ile nişasta esaslı şekerlerde daha çok artmaktadır.