Herkesin bildiği sırdı. Kapı arkalarında, siyaset kulislerinde, derin mahfillerde, cami avlularında, tarikat toplantılarında, sohbetlerde konuşulup durdu ama hep üzeri örtüldü… Sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranılarak… Oysa toplumun en derin hücrelerine kadar sinmiş bir Alevi nefreti vardı ve bir riyakarlık söz konusuydu.

Kutuplaştırma siyasetlerine konu edilen, yasalar önünde eşit gözüken ama fiili durumda ayrımcılığa maruz bırakılarak sistem dışına itilen Alevilerin, tıpkı toplumsal hayatta olduğu gibi siyasal alanda da görünürlükleri hep problem sayıldı. Çünkü, bu topraklardaki makbul vatandaşlık, Türk ve Sünni olmaktan geçiyordu. Türklük, son yüzyılın makbul çerçevesiydi; Sünniliğin ise yüzyıllar öncesine giden uzun bir geçmişi vardı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Safevi Devleti ile siyasi rekabeti, Çaldıran Savaşı sonrasında dini alanda derinleşerek devam etmiş, 1500'lü yıllarda Osmanlı'nın Sünniliği resmi din kabul etmesiyle de Aleviler siyaseten iç hasım, dinen 'Rafızi, mülhid, zındık' ilan edilmişti. Osmanlı'nın millet sistemi içinde hiçbir şekilde varlığı kabul edilmeyen Aleviler, Cumhuriyet'le birlikte kağıt üstünde de olsa yurttaşlık statüsü kazanmıştı ama Osmanlı bakiyesi zihniyet bugünden yarına değişecek gibi değildi.

Kaldı ki, Cumhuriyet kadrolarının da Aleviliği inanç kategorisinde ele aldığı söylenemez; Alevilik, ancak ve ancak Türk milliyetçiliğine eklemlendiği ölçüde meşruluk dairesi içine girer. Dolayısıyla hem farklı din anlayışları hem de tarihsel süreç itibariyle iktidar ilişkilerinin kenarında tutulan Alevilerin, siyasal ve toplumsal statülerindeki ilerleme önyargılar harekete geçirilerek engellenmek istenmiştir. Bu dışlama özellikle AKP iktidarları döneminde, Sünniliği imparatorluk yapısı içerisinde kurumsallaştırmalarıyla tanınan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni dönemlerini aratmayacak düzeydedir. KPSS'de dereceye giren öğrenciler, kökenlerine bakılarak sözlü mülakatlarda elenmek suretiyle devlete alınmamış, bürokrasideki az sayıda Alevi de tasfiyeye uğramıştır. Öyle ki, Erdoğan, Alevi nefreti üzerinden güç konsolidasyonunu sağlamıştır. 2010 referandumu ve 2011 milletvekili seçimlerinde Erdoğan'ın Sünni bilinçaltını harekete geçiren nefret söyleminin örneğinin aynısı, ancak Osmanlı şeyhülislamlarının fetvalarında vardır. İşte birkaç örnek:

-30 Nisan 2011 Muş Mitingi: 'Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir.'

Meydandakiler: 'Yuuuuuuhhh!'

- 4 Mayıs 2011 Kastamonu Mitingi: 'Hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya, hani Alevilik vardır ya kendisinde.'

'Yuuuuuuhhh!'

- 5 Mayıs 2011 Amasya Mitingi: 'Malum Alevilik kültüründendir ya, kendisi de Alevidir ya.'

Meydandakiler: 'Yuuuuuuhhh!'

- 8 Mayıs 2011 Kahramanmaraş Mitingi: 'Herhalde Alevi olduğuna göre bunu iyi bilir.'

Meydandakiler: 'Yuuuuuuhhh!'

- 10 Mayıs 2011 Afyon Mitingi: 'Bu beyefendi güya Alevilik kültürünü de bilir diyorlar, Alevi'dir diyorlar.'

'Yuuuuuuhhh!'

- 13 Mayıs 2011 Denizli Mitingi: 'Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesini ilettim. Kendisi Alevi kültüründen ya. Rahatsız olmuş.'

'Yuuuuuuhhh!'

- 18 Mayıs 2011 Malatya Mitingi: 'Sayın Kılıçdaroğlu hani sen Aleviydin, hani sen Alevilik kültüründen geliyordun?'

'Yuuuuuuhhh!'

Gözümüzün içine sokarcasına işlenen bu nefret suçu, din istismarcılığı ve laiklik ihlali karşısında milyonlarca insanın gıkı bile çıkmadı. Hatta Aleviliğin yuhalatıldığı bu şehirlerde Erdoğan oyunu artırdı. 2023 seçimleri arefesinde, Kılıçdaroğlu'nun mezhebinden dolayı kazanamayacağını söyleyenler, bu tarihsel önyargılara yaslandı. Onun liyakatı, dürüstlüğü, barışcıl söylemleri hiç önemsenmedi bile.

Kılıçdaroğlu, şimdi yuhalanan kimliğine sahip çıktı ama inanç istismarcılığının sakıncalarına dikkat çekerek yaptı bunu. Gençlere seslenerek, bu önyargının aşılması gerektiğini vurguladı. Ve bir zamanlar, meydanlarda Aleviliği yuhalatan Erdoğan, bu sefer 'Bu zata kimse inancını, mezhebini, meşrebini sormadı. Bu zatı kimse bu kimlikleri üzerinden herhangi bir ithama da maruz bırakmadı. Niçin yaşın 74'e geldikten sonra, birden bire mezhebi kimliğinle kamuoyunun huzuruna çıkma ihtiyacı duydun?' diyebildi.

Çünkü, Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın elindeki silahı aldı.

2023 seçimlerinin pek çok anlamı var. Bunlardan birisi de kökleşmiş mezhepsel önyargıların üstesinden gelinip gelinmeyeceği…

Büyük bir sınavdayız.