Günümüzde kadınların iş hayatında yerini arttırarak alması bağımsız ve kendi ayakları üzerinde duran güçlü bireylerin olduğu toplumlara evrilmemize devasa bir katkıda bulundu. Bu süreçte post-modern toplum analizleri, endüstriyel insan, sonrasında post-endüstriyel insan ve davranış kalıpları üzerine pek çok araştırma yapıldı. Kadınların doğası hakkında konuşma gereği duyanlar oldu, bunu misyon edinenler de oldu. Ancak ben bugün bu konuyu sömürünün başka bir haline değinerek anlatacağım: Ev işleri ve halen kendi sorumluluğunu alamayan düzinelerce erkek...

Yetiştiğimiz toplumdaki paslanmış basmakalıp öğretileri aşmak ne yazık ki zaman alıyor. Kız çocuklarını yetiştirme şeklimizle oğlan çocuklarını yetiştirme şeklimiz arasında dağlar kadar fark var ne yazık ki. Kendi kendine yetebilen kadınlar yaratmayı başardık, yolun başındayız ancak mücadelemiz devam edecek. Peki kendi kendine yeten erkekler? 

Örneğin kaç erkek çamaşır ve bulaşık makinesi kullanmayı biliyor? Karnını doyurabilir, mutfağa girip kendine sağlıklı bir şey hazırlayabilir? Evinin temizliğini yapabilir? Bunları hedef göstermek için değil, yaşıtım arkadaşlarımın ne kadar zorlandığını fark ettiğim için yazıyorum aslında. Öte yandan zaten öyle yetişmemiş birinin ileride evlilik yoluna girmeyi tercih ettiğinde ev işlerini yapma ihtimali oldukça düşük.

Gloob'un yayınladığı verilere göre Türkiye'de kadınlar ev işlerine haftada ortalama 261 dakikasını ayırırken erkekler 21 dakikasını ayırıyor. Bu inanılmaz büyük bir uçurum. Bunda yetiştirilme tarzımızın oldukça büyük bir payı var. Üstelik bu "iş bölümü" kadın çalışma hayatındayken de bu oranı koruyarak devam ediyor. Bu bariz bir şekilde ev içi sömürüdür. Hepimizin fark ettiği bir durum olduğuna eminim ancak ne yazık ki çözmek için bireysel bazda neler yapıyoruz tartışma konusu?

Örnek verirken en sevdiğimiz cümle hep "Herkes kendi kapısının önünü süpürsün" olan bir milletiz, sahi en son kapımızın önünü ne zaman süpürdük?