Manifest Grubu'nun Küçükçiftlik Park'ta verdikleri konserde sergiledikleri dans ve giydikleri sahne kıyafetleri "Teşhircilik" ve "Hayasızca Hareketler" suçları iddiasıyla soruşturma başlatılmasına sebep oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "toplumun edep, iffet, ar ve haya duyguları, edep törelerine saldırı niteliği taşıdığı" iddialarını öne sürerek bu davayı başlattı. Daha öncesinde ise Erzurum Valiliği Manifest Grubu'nun konserini "kıyafet" bahanesi ile iptal etmişti.
Teşhircilik adı altında kadınların giyiminin hedef gösterilmesinin varacağı nokta hepimiz için aşikar ve kesinlikle kabul edilemez. Kadınların bedenleri ve giyimlerinin bu çağda halen konuşuluyor olması ise utanç verici. Burada hukuktaki suistimal anlayışını gündeme getirmek isterim. Yarın giydiğimiz pantolon ve bluzun teşhirci ilan edilmeyeceğinin bir garantisi var mı? Kaldı ki mini etek, bikini, mini elbiseler bunlar bizim hayatımıza yeni girmedi ki sizler neyi tartışıyorsunuz tam olarak? Rol model alınan ülkeleri görüyoruz, insan hakları konusunda taş devrinden beter halde olanlara gıpta ederek bakıyorsunuz ancak nafile... Hep söylüyorum, kimsenin teşhircilik yaptığı yok ama bence ülkede her şeyde cinsellik potansiyeli gören tuhaf bir kesim var ve bunun tek sebebinin yaşayamadıkları duygular olduğuna artık toplumca kanaat etmiş bulunmaktayız. Artık klişeleşmiş ancak bir o kadar doğru bir şey söylemek istiyorum: "Bu ülkede partnerinizi sokak ortasında döverseniz insanlar uzaklaşırlar ancak öperseniz videoya çekilip teşhirci diye sosyal medyada paylaşılıyor olmanız çok daha olası..." İşte bu da bizlerin ayıbıdır. Herkes böyle sevgi düşmanı demiyorum elbette ama böyle şeylere denk geldiğinde "Aman bana ne?" diyen zihniyet bugün bu herkesi teşhirci ilan eden kesime cesaret verenlerdir.
Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde bir "doktor" kendisine muayeneye gelen hastayı "teşhircileri muayene etmiyorum" diyerek yollamıştı. İnsanlar tepki koymadıkça bu örnekler artıyor artmaya da devam edecek. Ve sonunda bu hastalıklı ruh hali neye dönüşüyor biliyor musunuz? Afganistan'a... Peki ne oluyor orada hatırlayalım insanların nasıl en basit insan haklarından bile yoksun kaldıklarını... 4 Eylül'de deprem oldu ve pek çok yaralı kadın "kadın doktor olmadığı" gerekçesi ile tedavi edilmedi ve evet öldü bu kadınlar. Yeterli kadın doktor yok mega zeka çünkü kadınların okumasına müsaade etmeyen bir sisteminiz var. Kadının sesinin duyulmasını istemiyorsunuz. Sebebi ne biliyor musunuz? Afgan yöneticiler için kadına dair olan her şey teşhir edici. Kadının görüntüsü de değil sadece, sesi, varlığı her şeyi teşhir edici. İşte bu nokta çok korkutucu ve hastalıklıdır. Bu zihniyet hastalıklıdır.
Sanıyorum ki demokrasi treninden çoktan indiniz ve bu toplumumuz için dehşet verici bir şeydir. Sadece sizin gibi düşünmeyen insanlar için değil, herkes için korkunçtur çünkü hukuk keyfiliğe müsaade etmez. Bir kişi için çarpık işleyen adalet anlayışı, artık tüm toplum için çarpıklaşmıştır.