İster sınıf birincisi olsun ister sonuncusu kar taneleri daha yerle buluşmadan akıllarına o soru düşüyor:
''Okullar tatil edilir mi?''
Evinde paşa paşa oturup, ders kitaplarını bir kez daha gözden geçirme fırsatı bulacağından değil.
Dondurucu soğuğa aldırmadan kar yığınları içinde haytalık yapacağından.
Tatilse bayram, değilse matem havası…
''Müjdeli haberi'' almak için televizyon başında geçirdiği vakti, derslerine ayırsa sınıfın gözdelerinden olacak oysa.
Kar deyip geçmemek gerek…
Kıskançlıkların da mayasıdır.
''Filanca ilde de tatil kararı alınmış. Bizim neyimiz eksik?''
Dokunsan ağlayacak…
''Eksik olan aklın be çocuk.''
Onların çoğu borç nedeniyle doğalgazı kesik buz gibi evlerde titrerken, sen sıcacık okulda keyif çatacaksın…
Hele bir de en azından vasatlarda dolaşan bir öğrenci isen değmeyin keyfe.
Ama gel de anlat…
Çocuk işte…
Ya biz ne yapsaydık…
Şimdilerde atmışını, yetmişini deviren kuşaklar…
Kışın kış, yazın yaz olduğu dönemler….
Servis aracından söz edilse kahkahalarla güler o nesiller.
Yarı bele kadar yükselen karda düşe kalka okul yolunu kat etme mücadelesi veren minik bedenler.
Soğuktan mosmor olmuş ellerini ısıtmak için kömür sobasının çevresinde nöbetleşe sıralanan öğrenciler…
Soba boruların bağlantı yerlerinden sızan gazdan etkilenip, astım nöbetine tutulmuş gibi öksürme krizine tutulan minikler…
Çok şey değişti zamanla…
Öyle iç karartan görüntüler kalmadı pek…
Ya o çocuksu kıskançlık…
O değişmedi bir tek…
Bugünlerde yine depreşti kıskançlık halleri:
''Bizde okullar neden tatil değil?
''Bizim ki can değil mi?''
Can be çocuk…
Can tabi…
Bir kurtulabilsen şu huyundan…
Sorar mıydın hiç?