Ankara ile ilgili bir tartışma açılmaya görsün…
İstanbul tayfası başta olmak üzere sahil kentlerinde yerleşik ahali, hemen ‘’denizi olmayışından’’ dem vurur.
Vurur ama denizi olup da girememek konusunu tartışmak işlerine gelmez pek.
Yaz gelip de sıcaklar başlayınca, Marmara’nın kirletilmiş sularında kulaç atmak yerine, ülkenin başka köşelerindeki maviliğe koşar.
Serinlikten çok seyirlik bir hal almıştır İstanbul’un çoğu sahilleri.
Doğrusunu söylemek gerekirse, o hali bile denizi olmamasından iyidir İstanbul.
Atla vapura, uzan adalara…
Dalgaların sesi bile yeter yaşama sıkı sıkı tutunmaya.
En iyisi, tartışmada Ankaralıların sesini kısabilecek başka konulara girmeyelim…
Gereksiz kıyaslamayı bir kenara bırakıp, Ankara’da yaşamanın artılarına göz atalım.
Ankara’da yaşamanın da birçok artıları vardır elbette.
Örneğin başkent oluşu başlı başına bir avantajdır.
Türkiye’nin başkenti olarak tüm bakanlıklar, devlet kurumları, TBMM ve büyükelçilikler Ankara’dadır.
Bu özellik devletle iş yapmak veya kamu sektöründe çalışmak isteyenler için büyük kolaylık sağlar.
-İstanbul’a göre daha sakin ve düzenlidir. Trafik daha az yoğundur, şehir içi ulaşım kolaydır.
-Metro, Ankaray, otobüs ve minibüs ağı yaygındır. Türkiye’nin dört bir yanına giden hızlı tren ve karayolu bağlantıları vardır.
- Eğitim olanakları çoktur. ODTÜ, Hacettepe, Ankara Üniversitesi, Bilkent gibi Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri bünyesinde toplamak büyük avantajdır.
-Genel olarak Türkiye’nin büyük şehirleri arasında daha güvenli kabul edilir. Aileler için uygun bir yaşam ortamı sunar.
-Tiyatrolar, operalar, senfoni orkestraları, müzeler ve sanat galerileri açısından zengindir.
Özetle söylemek gerekirse eksileri vardır Ankara’nın.
Ama artıları da çoktur.
Kimileri koşar Ankara’ya,
Kimileri kaçar Ankara’dan…