Başkent'in artık tahammülü kalmadı…

Hem Ankaragücü hem de Gençlerbirliği, kader maçlarına çıktıkları bu dönemde resmen hakemler tarafından doğrandılar ve bu gidişle de doğranmaya da devam edilecekler…

Gel de bu süreçte İlhan Cavcav ve Cemal Aydın'ı arama… Hem Futbol Federasyonu hem de hakem camiası üzerinde müthiş etkileri vardı. Sakın yanlış anlaşılmasın… Kötü anlamda değil… Hani derler ya bir ağırlıkları vardı. Ankara ekiplerinin maçlarını yönetirken hakemler bir düdük çaldıklarında bir değil birkaç kez düşünürlerdi. İkisi de rahmetli oldular ama onlardan feyz alanlar da yönetimlerde yoklar.

Şimdi TFF ve kurullarında müthiş bir İstanbul egemenliği hakim… Daha doğrusu hepsinin hakkını yemeyelim büyük olanlarının… Bu durum o kadar bariz ki hakemlerin çoğunluğu, kurullardaki üyeler İstanbul takımlarıyla ilgili verdikleri kararlarda açıkça tarafgir davranıyorlar. Kimseden de korkuları yok… Çünkü yaptıkları yanlarına kar kalıyor. Tersinde ise sosyal medyadan, medya ve TV'lerden, taraftarlardan yöneticilerinden öyle bir baskı altında kalıyorlar, öyle bir linç yiyiyorlarki 'Ağrımayan başımızı derde sokmaya gerek yok' diye kim İstanbul'un büyük ekibiyle oynuyorsa onu kararlarıyla resmen eziyorlar.

Bu düzen elbette değişmeli yoksa kendileri ne kadar büyük olsalar da etkileri küçük takımların yaşama şansları yok.

Ankaragücü, haksızlıklar karşısında bir ara sesini çıkarır gibi oldu… Vay sen misin bunu yapan?

Trabzon maçında daha 10.dakika dolmadan hem oyuncusu hem de teknik direktörü kendilerini saha dışında buldular. Tabi bunun yansımasının da bir sonraki hafta sonraki yani Antalyaspor mücadelesinde daha vahim sonuçlar doğuracağı apaçık belliydi.

Bir Kitsiou'nun yokluğu çok arandı. Ancak her zaman oyunu iyi okuma özelliğinden dolayı öve öve bitiremediğimiz Tolunay hocanın yokluğu ise kat be kat arandı. Kim ne derse desin kenardaki hocanın etkisi ile tribündekinin arasında dağlar kadar fark var. Soyunma odasındaki bir tek müdahalesi bile çoğu maçları çevirmeye yetmişti.

Hadi tüm bunları sineye çektik. Bari her iki takım açısından rahat bir nefes alma şansı taşıyan 6 puanlık maçta bari Başkent'in yakasından düşün…

Nerde… Bir değil birkaç açıdan içinde maçın kırılma noktası barındıran 67.dakikaya gelelim. Ankaragücü'nün aynı dakika içinde iki kez golden (ilkinde Beridze'nin ikincisinde ise dönen topa Fıratcan'ın şutunda yine kalecinin topu kornere çelerek mutlak golü engellediği) olduğu, bir penaltısının (benzeri pozisyonda verildiğine en az 10 kere tanıklık ettiğimiz) verilmediğini ve hemen akabinde oluşan Antalya kontrası sonucunda golün geldiğini yaşadık. Yani felaketin tekmili birden aynı dakika içinde gerçekleşti.

Bu dakika Ankaragücü için adeta bir yıkımdı. Şoke olmuş futbolcular, uzun süre kendilerine gelemedi. Daha sonra mücadelenin sonlarına doğru artık işin şakasının olmadığının farkına varıp gerekli baskıyı kurma aşamasına geldi. Ama her zaman verdiği desteklerle birçok maçı çevirmiş 12 sırt numaralı taraftar, bu kez protestoya başlamasın mı? Allahtan 90 +3'te yaraya birazcık merhem olan Sowe – Milson iş birliğiyle gelen gol devreye girdi de bu kötü görüntü gözlerimizden silindi.

Vallahi kime ve neye şaşıracağız daha derken normal süreye en az 9 dakika eklemesi gerekirken, 4'üncü hakemin 5 dakika olarak kalkan uzatma tabelası kalkmasın mı? Hadi buna da eyvallah diyorsun. Hakem Ümit Öztürk, uzatmanın son anında ise oluşan penaltı pozisyonunu yoğun itirazlar karşısında VAR'a sorma zahmetinde bulunuyor ama ne hikmetse pozisyona temiz deniliyor.

O da ne… Hadi hem buz gibi penaltıyı vermiyorsun bari korneri attırsana. 5 dakikalık zaman zarfında Milson'un kaydettiği golün inceleme süresi hem Ankaragücü hem de konuk takımın birer oyuncu değişikliği olmadı mı? Tüm bunlar en iyimser tahminle duraklamanın da duraklaması olarak en az 1,5 dakika süre eklenmez mi? Nasıl olurda mücadeleyi 95.25'te nasıl bitiriyorsun.

Hadi bunu anlı şanlı 3 büyüklere bir yap bakalım. Nasıl sana da düdük astırırlar bir görmek ister misin?

Yazık gerçekten yazık… Bu Türk futbolunun altına konulan saatli bombanın süresi ne zaman dolacak bir bilen var mı?

Yine bu maçtan alınan bir puana burun kıvıranları bir anekdot verelim…. Unutulmasın sezon sonuna yaklaştığımızda bir puanın kıymeti çoktur. Ayrıca ikili averaja da katkısını unutmayalım.