Kalabalığı görünce meraklandım…

Sorup soruşturdum…

Bilenlerden öğrendim…

Bende merak uyandıran yer, nostalji pazarıymış meğer.

''Balık suda yaşar, suyu bilmez'' misali, biz de Ankara'da yaşıyoruz ama, burnumuzun dibindeki nostalji pazarından bihaberiz.

Antika merakımızın olmaması da ne kadar geçerli bir mazeret sayılır bilemem.

''İş, güç'' mazeretine sığınıp, konuyu fazla deşelemeden, pazarla ilgili edindiğimiz bilgiyi aktaralım.

''Her ayın ilk pazarı Çankaya Belediyesi Ayrancı Kapalı Pazaryeri'nde kuruluyor.

Türkiye'nin farklı illerinden antikacı esnafının tezgah kurduğu antika pazarında eski basım kitaplar, eski paralar, eski gümüş eşyalar, eski mekanik eşyalar, plaklar, pullar, bakır eşyalar, eski porselen ürünler, oyuncaklar, ev eşyaları, fotoğraf makinaları, daktilolar, kasetler ve saatler gibi çok farklı antika ürünler satış için sergileniyor.''

''Nostaljı pazarı'' deyince aklımıza yine cinlik düştü.

Alış-veriş merkezlerinde, marketlerde, hatta piyasaya göre daha hesaplı ürün satan hal ve pazarlarda satışa sunulan malların üzerlerindeki astronomik ölçekli etiketler, bazı ürünlerin ''nostalji'' kervanına katılacağının işaretlerini veriyor.

''Bir zamanlar'' diye başlayan hüzünlü anılarda etten, sütten, peynirden pek çok sebze ve meyveden özlem dolu sözlerle bahsedileceği günler faza uzakta değil gibi geliyor.

Bir söz vardır, bir şeyi kalabalık bir topluluğa uzun uzun anlatmak yerine kullanılan ''bilenler bilmeyenlere anlatsın'' diye…

Tam da o misal…

Ayakta kalabilenler, diğerlerine anlatırlar artık:

''Nasıl söylesem. Yuvarlakça. Ekşi gibi''

''Buruk bir tadı vardır ya…''

''Baklayı hatırlamaya çalış. Hah onun gibi''

''Yok artık'' demeyin…

Havalar soğudu ama, alış-veriş yerleri adeta yangın yeri…

Yeni yıla sayılı günler kaldı ya…

Yılda bir gün de olsa biraz donanım istiyor insan…

Ama insaf tatile çıkmış..

Çarşı-pazarda etiketler nostaljik ürün'' listesini kabarttıkça kabartıyor…

Yılbaşı hindisi yerini çoktan, pilice bıraktı…

Civciler neredeyse ''can simidi'' olacak…

Kuruyemiş de bir değişmiş ki evlere şenlik.

Öyle 'ver bir kilo'' günleri hayal..

50 gram, yüz gram…

Sanki cumhuriyet altını mübarek…

Bir de ''hediye'' olayı vardı…

Yeni yılın değişmez kuralı…

Büyük-küçük her neyse…

Eşe dosta verilen…

Artık o adet de ''byebye'' demeye hazırlanıyor.

Yapacak bir şey yok…

Şartlar böyle…

Hediyelik eşyanın en ucuzu 300-400 liradan başlıyor.

Almasan dert,

Alsan çok daha büyük bir dert…

Yine de umutları tüketmemek gerek.

Bir bakarsınız hayaller gerçeğe dönmeye başlar…

Belli mi olur…