İyiye, güzele hasret kaldık…

Gün ola, harman ola diye yastığa başımızı koyarken, gözlerimizi ışıltılı bir sabaha açmayı düşledik…

Ama o özlem bir türlü sona ermedi…

Daha da ötesi her kalkış bir öncekini aratan hayal kırıklığı oldu.

Baktık ki iyiden yana, güzelden yana, bolluk, bereket, ucuzluktan yana ne varsa biraz daha uzaklaşmış…

Bizde de o umutlu bekleyişten eser kalmamış…

Hasret denizinin ortasında kalmışız umut kırıntılarıyla…

Daha yılgın, daha yorgun…

Moraller bozuk, sinirler gergin…

Sokaklar mayın tarlası gibi…

Üç-beş adım gitmeye gör…

Herkes birbirini gırtlaklıyor…

Beriki ötekinin omuzuna çarpmış,

Dolmuş sürücüsü yol vermedi diye ortalığı birbirine katan taksicinin gözünden ateş fışkırıyor…

Az ilerde üç kişi, aralarına aldıkları genci kum torbasına çevirmişler…

Bir başka sokakta sıkı bir kovalamaca var;

Ellerinde birer sopa, dört beş bıçkın, kaçan iki kişinin peşine düşmüş….

Üç-dört sokak ileride bir kadın yerde yatıyor…

Kanlar içinde…

Büyük ihtimalle kocasının hışmına uğramış.

Yanı başında da gözü yaşlı bir çocuk…

Feryat figan…

Ekonomik sıkıntılar, geleceğe dair umutların giderek azalması, çaresizlik toplumda büyük bir depresyona neden oluyor…

Cadde ve sokaklarda rastlanan şiddet olaylarının tümünün gelecek kaygısından kaynaklandığını söylemek elbette gerçeği yansıtmaz.

Ancak, bu tabloda maddi zorlukların, geçim sıkıntısının rolü de görmezden gelinemez.

Sağlıklı bir ruh haline sahip toplum özleminin daha da artmamasının bir yolu sağlam temellere dayalı güçlü bir ekonomik sistemden geçiyor.

Umalım da bekleyiş uzun sürmesin.

Karamsarlığın yerini ışıltılı günler alsın.