Bu sıcaklar normal sıcaklar değil sanki, sizce de öyle değil mi? Ben çocukken de yaz aylarından pek de haz almayan biri olarak temmuzda dışarıda yine de oyun oynayabiliyordum. Öyle bir giriş oldu ki paragrafın sonunda her an “Nerede o eski bayramlar?” sorusu ile başta kendim olmak üzere herkesi bunaltabilirim. İşin şaka tarafı bir yana çok değil 10 yıl önce hava şartları insanların yaşayabileceği dereceye çok daha yakındı. Zaten orta kuşağa yoğunca sıkışmış olan nüfus, gün geçtikçe iklim sebebiyle daha da kısıtlı bir alana hapsolacak. Ümit Bey duymasın ama güneyden iklim sebepli pek çok göçmen gelmesi an meselesi.

İş bu haldeyken küresel ısınmaya ve çölleşmeye karşı en başarılı mücadeleyi kesmekten gocunmadığımız ağaçlar sağlamaktadır. Bir canlı olan bitki örtüsünü korurken bile insanları ikna etmek için yine ucunun bize dokunacağını belirtmem gerçekten içler acısı ancak mevcut durum bunu gerektiriyor. Her haziran ayında acaba bu yaz neresi yanacak diye kaygıyla bekleyen bir vatandaş olarak bu kaygımı sizlerle de paylaşmak isterim. Kesmekten çekinmiyoruz diyorum çünkü ben bu satırları yazarken Akbelen Ormanı aklımdan inanın çıkmıyor. İnsanlık gerçekten oldukça ilginç, aynı anda aşırı sıcak uyarıları yapıp sonra da doğaya karşı böylesine gaddar olabiliyor.

Yine aynı insanlığa ulaşmak için adeta yalvaran bir eda ile haykırıyoruz: Doğa bir şekilde var olacak ancak yarattığımız doğada biz var olamayacağız. Örneğin bir nükleer bombada bile hayatta kalabilecek hamam böceklerine bir şey olmayacak ancak bize yani insanlara olacak. Çok sevdiğim bir Kızılderili sözü var eminim denk gelmişsinizdir: Doğaya karşı savaşıyoruz. Kazanırsak kaybedeceğiz. Dere yataklarına evler yapabilirsiniz, doğa kendi yolunu geri alacaktır. Ormanlarını kesin, doğa soluğunuzu alacaktır. Bir şekilde doğadaki “karma” her şeyden daha güçlü işler.

İnsanın evriminde hep hafızanın vurgusu yapılır. Sanırım mitolojik ögeler dışında bu hafızaya gerçek anlamda sahip değiliz. Etkisini hemen 10 dakika içinde göremediğimiz her ihtimal bize en az Bağdat kadar uzak geliyor, oysa ki burnumuzun dibinde. Bu hafta hissedilen sıcaklık neredeyse 50 derece olacak pek çok şehrimizde sevgili Ankaralılar. Bizler Ankara’ya henüz gelmemiş herkese beton şehir diye Ankara’yı tanıtmayı çok severiz. Belki bu beton bitki örtüsünden olsa gerek, yeşil konusunda en yüksek hassasiyete sahip insanlar bence yine Ankaralı insanlardır.

Bu yüzden ben bu betonlardan sıkılmış bir hemşeriniz olarak sözümü tutuyorum ve bu konuda ısrarla yazıyorum ve yazacağım.

Evet, yaş kesen baş keser. Ulular ne güzel demişler. Uluları dinlemekte fayda var neticede ulu sözü dinlemeyen ulur değil mi?