Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit davasını kaybetti. Uluslararası çevreci aktivistlerden oluşan Greenpeace, Tarım Bakanlığı'na yediğimiz gıdalardaki pestisit oranının şeffaf bir şekilde açıklanması için başvuruda bulundu. Ne yediğimizin yanıtını bakanlıktan net bir şekilde duymak istiyoruz diyen gönüllüler bir yanıt alamayınca mahkemeye gitti ve davayı kazandı. Mahkeme ise 2022-2024 arasında yapılan iki yüz kırk bin pestisit testinin kamuyla paylaşılması gerektiğine hükmetti ancak bakanlık bu verileri paylaşmadı. BBC'nin haberine göre ise bakanlık paylaşmama sebebi olarak "Bu bir ticari sır, zaten kimse paylaşmıyor, bunların kamuoyuna hiçbir faydası yok." ifadelerini kullandı ve durumun belirsizliğini halen sürüyor, aktivistler bir açıklama bekliyor.
Özellikle gıda konusu son yıllarda sürekli konuştuğumuz ve günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Hepimizin kafasında gıdaya ilişkin binlerce soru var: Sirkede mi bekletelim, limonda mı bekletelim; bunun kokusu nasıl, çok mu kokuyor, niye hiç kokmuyor, çok parlak kimyasal mı sürmüşler... Bunu vatandaş olarak bizlerin yapabilmesi mümkün değil. Ne denetimi yapabiliriz ne de kimyasala batırılmış gıdaları kullandığımız biraz sirke limonla arındırabiliriz. Yıllardır bu gıda güvenliği konusu korkunç bir hal aldı ve sadece aktivistler değil tüm vatandaşlar şeffaflıktan ve denetimden yanalar.
Bunun haricinde sürekli zehirlenme vakaları gelirken insanlar dışarıda bir yemek yiyemeyecek paranoya ile dışarı çıkıyorlar. Bu tablo sürekli övündüğümüz "Biz tarım ve hayvancılık ülkesiyiz, ne kadar şanslıyız harika bir iklim." sözlerimizin de bir kez daha sınıfta kalışıdır. Doğru üretim mekanizmaları olmadığı sürece kendimizi en şanslı bulduğumuz şeylerin bile ne kadar anlamsız kaldığını görüyoruz. Bakınız dünya zehirleniyor, iklim krizi artık 30 yıl sonrasının korkulu rüyası değil çünkü çoktan başladı. Her şeyden mikro plastikler çıkıyor, iklimde dengesizlikler artıyor ve doğa her geçen gün daha da yok oluyor. Daha doğrusu bizlerin yaşayabileceği bir doğa yok oluyor. İnsanlık bu değişen iklimin, kullanılan plastik ve kimyasalların bedelini çok ağır ödüyor ve çok daha ağırını ödeyecek.
Halkın temiz gıda tüketme hakkı en doğal hakkıdır ve doğrudan yaşam ile ilişkilidir. Yıllar önce yazdığım Ata Tohumu yazımda organik ürün üretmeye çalışan çiftçilerimizin ne durumda olduğundan bahsetmiştim, bu konuyu ele alan bir ben değilim, çevre hassasiyeti olan herkes yıllardır yazıp çiziyor ve bir dolu veri-rapor var insanların ellerinde. Yani demem o ki, bu korku sürdürülebilir değil. İnsanlar ne yediğini, ne kullandığını haklı olarak bilmek istiyor ve bu konuda yeterince açık davranılmıyor.