Yıllardır, 2021’de ülkemizde oynanması gerekirken,  pandemi bahane edilerek Portekiz’e verildiği tarihten beri gündemimizi işgal eden UEFA Şampiyonlar ligi finali nihayet İstanbul’da oynandı ve kupanın sahibi Pep Guardiola’nın takımı Manchester City oldu.

Tıpkı 2005’te ilk ev sahipliği yaptığımızda olduğu gibi İngiliz-İtalyan mücadelesinden kazanan yine İngilizler oldu. 2005’te Liverpool, İtalya’nın Milan ekibini 3-0 geriden gelerek yaptığı oynadığı müthiş bir ikinci yarıdan sonra skoru eşitleyerek maçı uzatmalara götürmüş ve penaltı atışlarında rakibine üstünlük sağlayarak kupanın sahibi olmuştu.

Tamam Şampiyonlar ligi kupası sahibini buldu bulmasına ama gelelim akıllara takılan “Biz niye yokuz” veya “Biz ne zaman Şampiyonlar liginde kupa alacağız” sorularına…

Bakın son şampiyon Manchester City’nin kupaya kadar giden yolu incelediğinizde “Biz niye yokuz” sorusunun yanıtını hemen bulabilirsiniz.

1880 yılında St.Mark’s adıyla kurulmuş ve 1984’de şimdiki adını alan Manchester City, 2008 yılında Abu Dabi United Grup tarafından satın alındı. Kulübün el değiştirmesinden ve yapılan milyarlarca sterlinlik yatırımların ardından 2016 yılında dünyanın sayılı teknik direktörlerinden Pep Guardiola 2016’da göreve getirdi. Premier ligde son 6 sezonda 5 kez şampiyon olmasına ve 2 yıl önce de Chelsea ile final oynamasına rağmen Avrupa arenasında hedeflediği şampiyonluğa bir türlü ulaşılamadı. Avrupa’daki tek başarısı, 1969-70 sezonunda UEFA Kupa Galipleri şampiyonluğu oldu. O günden beri yani 53 yıldır kupa özlemi çekiyordu. Sonunda gelen kupa City açısından Avrupa futbol tarihinde bir sürü ilklerin yaşanmasını da beraberinde getirdi ama bizi asıl ilgilendiren noktaya vurgu yapmak istiyorum.

Bu durum bize apaçık gösteriyor ki başarıya ulaşmanın 1.yolu sabır… Akıllı yönetim tarzı, güçlü sponsorlar veya güçlü bir kulüp sahibi (Bu duruma hala ülkemizde bir öcü gözüyle bakılıyor ancak dünya kulüpleri, başarıya giden 2’nci yolunun çok zengin bir sahip edinmesinden geçtiğinin çoktan beri farkında… Bu konu Türk futbolu adına acil olarak düşünülmesi ve gerçekleştirilmesi gereken bir yol) ve de çok kaliteli bir Teknik Direktör…

Gerçi tüm bu koşulların oluştuğu bir durumda biz, hangi takımımızın başına gelirse gelsin Pep Guardiola’ya İngilizlerin gösterdiği anlayışı gösterir miydik, işte bu kelimenin tam anlamıyla koskoca bir soru işareti…

Çünkü, tarihimizde bu konuda çok kötü örneklerine tanıklık ettik. 2008’de İspanya’yı Avrupa Şampiyonu yapan Aragones’i Fenerbahçe, yine İspanya’ya 2010’da Dünya ve 2012’de Avrupa şampiyonluğunu kazandıran Vicente del Bosque’yi Beşiktaş yönetimleri tarafından, ilk yıllarında takımları şampiyon yapamadılar diye göndermiş bir ülkeyiz.

Evet işte bu anlayıştaki güzel ülkemizde aklı evvel yöneticiler, elindeki oyuncakların alınmaması için hala çok farklı düşüncelerin oluşmaması konusunda direniyor… Kendilerini avutmayı tercih ediyorlar ve futbolseverlerde öyle ya da böyle bir algı oluşturarak gerçekleri düşünmelerine engel olmaya çalışıyor.

Şöyle ki 2023 yılında İstanbul’daki dev kupa finalinde karşı karşıya gelen Manchester City’nin Türk asıllı Alman vatandaşı kaptanı İlkay Gündoğan’nın mı yoksa İnter’deki başarılı milli futbolcumuz Hakan Çalhanoğlu’nun mu kazanacağının sorusuna yanıt bulma konusuyla gündem oluşturmaya çaba gösterip durdular…

Seçilen konu da merak uyandıracak cinstendi doğrusu.

Maça kaptan olarak çıkan Hakan Çalhanoğlu mutlu sona ulaşsaydı, kupayı kazanan ilk Türk olarak tarihe geçecekti.

Son kupa finaline kadar Yıldıray Baştürk (B.Leverkusen), Hamit Altıntop (B. Münih), Nuri Şahin (B. Dortmund) ve Arda Turan (Atletico Madrid) (Sakatlığı yüzünden oynamamıştı ama madalyasını aldı) gibi birçok Türk futbolcu bu şansı bulmuş ama onlara kısmet olmamıştı…

Aslında nasıl olsa sonuçta biz kazanacaktık… Her durumda mutlu sona ulaşacaktık.

Ve Kupa Alman vatandaşı da olsa Türk asıllı İlkay Gündoğan’ın elinde havaya kalktı.

İlkay da, 2000-2001’de B.Münih formasıyla Kupa 1’i kazanan Mehmet Scholl’un ardından Türk asıllı futbolculardan bu başarıyı yaşayan tarihteki ikinci isim oldu.

Boş ver, nasıl olsa günü kurtardık. Biz asıl gündemimize dönelim. Nasıl olsa; Kulüpler borç batağı içinde, yetiş Devlet baba… Galatasaray 100. yıl şampiyonu oldu, Fenerbahçe’ye yine hüsran düştü… Beşiktaş, keşke Şenol Güneş’i baştan getirseydi… 38 yıl aradan sonra şampiyonluk yaşayan Trabzon neden bu durumda… Ligde küme düşme kaldırılsın, siyasiler kıskaç içinde gibi bir sürü halkı gerçeklerden uzak tutacak, başarısızlıkları saklayacak, yönetim ömürlerini uzatacak nur topu gibi konularımız var. Bu anlı şanlı yöneticiler, bizim tez canlılığımızı daha doğrusu tahammülsüzlüğümüz çok iyi kullanıyorlar doğrusu.