2024-25 sezonunu sonunda oluşan tabloda, Başkent’in önemli değerlerinden olan biri 115 yıllık, diğeri 102 yıllık koca çınarlarımızın aldıkları sonuçlara bir yanımız Gençlerbirliği ile sevinirken, diğer yanımız Ankaragücü’yle adeta kahroldu.

Aslında sezon başında iki takım için beklentiler bambaşkaydı… Beklentilerin tam anlamıyla ters gerçekleşmesi de irdelenmesi gereken ayrı bir konu.

Ankaragücü, bir sezon öncesi süper ligde Avrupa hayalleri kurarken, Başkan Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’i yumruklamasıyla yaşanan talihsiz olay sonucu 1 puanla küme düşmüştü. Bu sezona da 1. Ligin en pahalı kadrosuyla şampiyonluk için favori olarak gösterilerek başlayan Başkent ekibi, ayrılmak isteyen futbolcu grubunun neden olduğu krizi bir türlü yönetemedi. Oluşan kaos da yönetimin oldukça pasif davranması, 6 teknik direktör değişikliğine rağmen son 3 maça kadar bir türlü doğru hocanın bulunamaması sonucu, büyük bir fiyasko ile 3’lü averajla tarihinde ikinci kez (İlki 2012-2013 sezonu) 2. Lige düştü.

Son 3 maçta ruhsuzlar ordusu haline gelmiş bir takımı alan Başkent ekiplerinin kara gün dostu Mustafa Kaplan (keşke daha önce göreve getirilseydi) 3 maçta 9 puan toplamasına karşın 115 yıllık şanlı bir tarihe ve İmalat-ı Harbiye ruhuna sahip Ankaragücü, bir bilinmeze doğru sürüklenmiş durumda…

Dileriz ki bunca borca, transfer yasakları getiren dosyalara, futbol yoksunu yöneticilere bir çare bulunur da Ankaragücü, bu tehlikeli yoldan dönüş yapabilsin ve Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğsun.

Gelelim diğer yanımızı sevince boğan öbür koca çınarımıza…

4 yıl önce tam 48 sezon süper ligde yer almış bir ekip olarak küme düşen Cumhuriyetimizle yaşıt olan Gençlerbirliği, sezona oldukça mütevazi kadrosu ve çiçeği burnunda teknik direktörü Recep Karatepe ile başlarken tek amacı vardı kümede kalmak. Çünkü 1 oy farkla seçilen yeni Başkan Osman Sungur ve ekibi, önceliğini borçlara, hacizlere vermişti. Ne zamanki Efsane Başkan İlhan Cavcav’ın kulübünü düşünerek yatırım olarak edindiği gayrimenkul, 285 milyona Portaş’a satılınca Başkan Sungur inanılmaz ölçüde rahatladı ancak sonra bu parayı da küçümsedi. Herhalde öncelikle verdiği parayı kurtardı ki bu büyük meblağa rağmen futbolcuların ve kulüp emekçilerinin prim ve maaşlarını yeniden aksatma yoluna gitti.

Rahmetli Cavcav’ın ileri görüşlülüğü sayesinde kazandırdığı paraya rağmen kulübü maddi yönden bir türlü yönetemeyen Başkan Sungur bu basiretsizliğiyle, az kalsın yönetimi boyunca yaptığı tek doğru hareket olan takımı Hüseyin Eroğlu’na emanet etmesiyle yakalanan çıkışı engelleyecekti.

Neyse ki işinin ehli Hüseyin Eroğlu ve futbolcular, iyi niyetleriyle bu kötü süreci doğru yöneterek Gençlerbirliği’ni 4 sezon sonra ait olduğu yere, süper lige çıkarma başarısını gösterdiler.

Aslında şimdi sorun, 1. Ligde bile kulübü yönetemeyen şimdiki yönetimin süper ligi kaldırıp kaldıramayacağıdır. Elbette ki bunu da çözecek olan da Gençlerbirliği genel kurul delegeleridir. İnanıyorum ki bu güzide kulübümüzün delegeleri, tüm adayları geçmişin ışığında, ortaya koydukları hedefleri ve projelerini şekilde değerlendirerek, en iyi başkan ve yönetimi seçeceklerdir.