Hastane koridorları tıklım tıklım dolu…

Muayene sırası bekleyen onlarca kişiden yaşları ilerlemiş üç kadın hemen dikkat çekiyor.

Birinin elinde örgü şişi

Şişlerin ucundan sarkan pembe renkli iplik, kucağındaki naylon poşete yerleştirdiği yumağa kadar uzanıyor.

Belli ki, yeni başlamış örmeye.

Öreceği giysinin daha üç-dört sırası yeni tamamlanmış.

Torununa kazak örse gerek.

Diğeri, yarılamış örgüyü.

Onunki biraz daha hacimli

Eşine, ya da erişkin oğluna hırka örüyor herhalde.

Üçüncüsü, örgü işinin ustası gibi

Arada bir, 'çift ilmek', 'bir ters, bir düz', gibi örgü sanatının incelikleriyle ilgili bir şeyler fısıldıyor, yanındakilere. Sonra birden 'Melahat gelmeyecek mi bugün' diye soruyor.

Diğerleri, gözlerini şişlerden ayırmadan, yanıtlıyor soruyu:

'Yok, o bugün gelmeyecek. Hasta galiba'

Bu diyaloga tanık olan bir yakınım anlattı.

Fıkra gibi değil mi?

Kara mizah demek, sanırım daha doğru bir tanım olur.

Üzülerek söylemek gerekir ki, çoğu hastanelerimizde durum bu.

Eş-dostla muhabbeti özleyen hastanede,

Hafif başı ağrıyan hastanede,

Kimileri turp gibi... Yüzünden sağlık fışkırıyor

Ama muayene sırasına çoktan girmiş bile.

Kimileri de adeta ilaç tiryakisi.

Saatlerce beklemeye razı. Yeter ki ilaç olsun.

Neredeyse hastadan çok, hastalık hastası var bekleme salonlarında.

Gerçek hastalar mı?

Onlar sıranın gelmesini bekleyecek…

Yanlış anlaşılmasın.

'Sırasını' derken kastımız muayene sırası.

Biraz sabır, sıra size de gelecek..

Önce örgücüler,

Sonra da, hastalık hastaları...

Hadi bakalım geçmiş olsun.