Son yılların moda sorusu oldu:

‘’Bizimki de yaşamak mı?‘

Çoğunlukla dost meclisindeki sohbetlerde, ayaküstü laflamalarda hal-hatır sorma faslının ardından yöneltilen ve içinde derin bir yakınma barındıran, aslında yanıtı iki tarafın da malumu olan bir soru…

Malum sorunun yanıtı genellikle ‘’Bırak Allah aşkına’’ diye başlar, ardından karşılıklı körüklenen ‘’Veryansın’’ aşamasıyla devam eder.

‘’Ölmemiz mi gerek. Bunu mu istiyorlar?’ cümlesi, tepkinin zirvesini oluşturur.

Çaresizliğin geldiği noktanın da göstergesidir.

‘’Bizimki de yaşamak mı?’’ sorusu, içinde acı barındırır, çaresizlik barındırır, hayata dair bıkkınlık, kırgınlık, küskünlük barındırır.

Bazen de palavracı avcı fıkrasındaki gibi pişkinliğin son perdesidir…

Güldürmese bile tebessüm ettirir:

Palavracı avcı, kasabanın kahvesinde toplananlara hitaben son macerasını anlatır;

‘’Geyiği uzun bir takipten sonra sıkıştırdım. Ancak sol tarafımda doksan derecelik açıyla bir dağ yükseliyor. Sağ tarım uçurum, hemen arka tarafımda ise her an saldırmaya hazır bir aslan. Çareyi uçurumdan aşağı atlamakta buldum’’

Avcının paralarını dinlemekten bıkmış bir kasabalı, dayanamaz ‘’Bırak ya. Uçurumdan atladıysan nasıl hala yaşıyorsun’’ diye soracak olur.

Palavracı avcı anında yapıştırır cevabı:

‘’Bizim ki de yaşamak mı?’’