Geçtiğimiz günlerde Oğuzhan Uğur'un programına konuk olan Muharrem İnce sosyal medyanın gündemine videonun yayınlanması ile hemen yerleşti. Programa daha öncesinde bir kez daha gelmiş ve oylarını arttırmasında kilit bir rolü olduğunu öne sürmüştü. Ancak bu sefer tam tersi bir etki yarattığı söylenebilir. Yayın boyunca konuk olduğu ilk sefere göre oldukça gergin ve suçlayıcı bir üsluba sahip olan İnce, çoğunluğu gençlerden oluşan kitle ile polemik dolu bir sürecin içinde kendini buldu. Kendisine yöneltilen soruları cevaplarken popülist söylemlere sıkça yer vermesi ise halk nezdinde oldukça negatif yorumlanmasına sebep oldu.

Yöneltilen sorulardan en dikkat çekici olanları aslında başından beri İnce'ye yöneltilen eleştirilerden farklı değildi. Muhalefete muhalefet olması ile gündeme gelen İnce, 'İkinci turda birbirimize ihtiyaç duyacağız.' ifadesini kullandı ancak burada tezat oluşturan bir tutumu olması hiçbirimizin gözünden kaçmadı. Genel anlamda seçimlerde muhalif duruş sergileyen partiler arasında bir oy transferi olması beklenirken İnce'nin iktidardan ziyade yine muhalefeti hedef alması kamuoyunda oldukça büyük bir şüphe yarattı ve İnce'nin iyi niyetinin bir kez daha sorgulanması kaçınılmaz hale geldi.

Tarafgir ve kutuplaştırıcı söylemlere sahip olmasının bir başka göstergesi suçlayıcı bir iddia ile 'Jakoben' etiketi oldu. İnsan Hakları Beyannamesi'ne giden süreçte Jakobenlerin oynadığı rol göz önünde bulundurulursa bir fizik öğretmeni olarak siyasi tarih bilgisinin sorgulanması ise kaçınılmazdır.

Program boyunca üslubu en çok eleştirilen bir başka yönü oldu. Konuklara 'Otur yerine sıfır verdim, ben sana göstereceğim vefayı, madara olun diye gösteriyorum bunları.' ifadeleri salonda oldukça yüksek gerilime sebebiyet verirken tanıtım videosunun altına yapılan yorumlarda da oldukça büyük tepki çekti. Beklenilen şeyin aslında kamuoyuna duyulan saygının her koşulda sağlanması olduğunu vurgulamakta fayda var. Seyircilerin de ısrarla söylediği gibi aslında bizler tam olarak bu üsluptan bıktık. Soruları tamamen bir kenara bırakırsak bir vatandaş ile konuştuğunun farkına varması ve vatandaşın tartışmasız olarak saygılı bir muamele ile cevaplanmasının bir zaruri ihtiyaç olduğunu siyasilerin kavraması gerekmektir. Eleştirilerin ne kadar yerinde olduğu elbette tartışılabilir ancak bir siyasiyi kendisine yöneltilen sorulardan ziyade onlara verdiği cevaplar siyasi yapar ve kamuoyunun elde etmek istediği en büyük kazanımlardan birinin eleştiri kültürü olduğunu vurgulamak oldukça elzem çünkü yeri ve zamanı geldiğinde halk bu aşırı tepkileri oyları ile cevaplandıracak ve hatta cezalandıracaktır.