Koridorlara yayılan iyot kokusu, aşı günü olduğunun en belirgin işaretiydi.
İnsanın genzini yakan,
Bir o kadar da korkutan bir koku…
İlk ve orta öğrenim sıralarından geçen herkes o kokuyu solumuş, o korkuyu hücrelerine kadar hissetmiştir…
Kimileri korkmaz, önlüğünün kolunu sıvayıp, kahraman edasıyla aşı sırasının en ön saflarında yerini alırdı…
Kimileri ağlar, kimileri de aşı olmaktan kurtulmak için akla-hayale gelmeyecek cinlikler yapardı.
Aşının tek güzel yanı, kalan ders saatlerinin yapılmaması, ertesi gün de okulların bir gün süreyle tatil edilmesiydi.
Tatil tüm acıları unutturur, eve gönderilen öğrenciler dinlenmeye çekilmek yerine, okul çantalarını bırakır bırakmaz soluğu sokakta alırdı.
Aşının ağrısı daha sonraki saatlerde başlar, aşılı kol askılıkla korunmaya alınırdı…
Aşının yapıldığı bölgeye küçük bir temas bile ağrıdan göz yaşlarının sel gibi akmasına yeterdi…
Tatil sona erip de ders başı yapıldığında bazı öğrenciler, aşılı kolun bir darbeye maruz kalmaması için büyük özen gösterirdi…
Acılı dönemi atlatmışların, kollarını darbeden sakınmak için çaba gösteren arkadaşlarının koluna eşek şakası tabir edilecek türden vurmaları da bazen küskünlüklere, ağız dalaşlarına yol açardı.
Bir iki gün içinde ağrıdan eser kalmaz.
Korku da yerini, teneffüslerdeki haytalıklara, oyunlara bırakırdı.
Taa ki ikinci dönem aşı gününe kadar…
Şimdi nereden çıktı bu aşı korkusu diye düşünenler olacaktır…
Hemen belirteyim:
Zam korkusundan…
Artık alışkanlık haline mi geldi,
Yoksa sapkın bir zevk mi bilemem…
Bildiğim, ne zaman bir zam furyası ile karşılaşılsa önceleri 'Ah''lar, 'Of' lar yükselir perde perde…
Birkaç güne kalmaz kesilir feryatlar, figanlar, 'Yandım anam'lar…
Unutulup giderler…
Tıpkı aşıda olduğu gibi…
Bir sonraki zamma kadar…
Boşuna dememişler:
'Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür'
Geriye bir dönüp bakın bakalım…
Anımsamaya çalışın…
Ne 'ah'lar, 'Of''ar çekilmiş…
Ne 'Ah'lar, 'Of'lar unutulmuş.
Haksız mıyız?