Yaz akşamlarının en büyük keyfiydi açık hava sinemaları…

Evden getirilen minderlerle konforlu hale getirilen tahta sandalyelere kurulup film izleyenlerin mutluluğu yüzlerine yansırdı.

Tedbiri elden bırakmayan aileler, ilerleyen saatlerde havanın serinleme ihtimaline karşı kalın giysileri yanlarına alır, beraberlerinde battaniye getirmeyi de ihmal etmezlerdi.

Gençler ise mindersiz sandalyelerde oturmayı yeğler, üşüseler bile battaniyeye sarılmazlardı. Bu yaptıkları mahallenin kızlarına yönelik kahramanlık gösterisiydi kendilerince.

Açık hava sinemaları mahalle halkının buluşma yerleri gibiydi.. Açık hava sinemalarının keyfi başka olurdu. Külahla satılan ay çekirdeği ya da buz kalıplarında soğutulmuş gazozlar kapış kapış giderdi..

Sonraları, birer birer kapandı. Yerlerini bazı AVM’lerdeki küçük ama konforlu sinemalar aldı.

Mahalle aralarındaki açık hava sinemaları gibi posta güvercini görevini üstlenen miniklerin komşu kapısını çalıp ilettikleri ‘’evdeyseniz annemler akşam size gelecek’’ yollu mesajları da nostalji kervanına katıldı.

Öyle ya, mahalle komşuluğu kalmadı ki, iletecek mesaj kalsın.

Selamlaşmak bile külfet oldu. Kuşkulu bakışlarla, selamlaşma yer değiştirdi.

Başkentte, pek çok şey değişti zamanla…

Araç sayısı arttı örneğin.

Hem de ne artış.

Bir zamanlar parmak hesabıyla sayılan araçlar, hesap makinalarına sığmaz oldu.

Trafik, çözüm bekleyen önemli bir sorun olarak gündemin tepelerine oturdu.

Eğlence ve gece hayatı, sokak kültürü açısından çok alternatifli bir yapıya kavuşamadı Ankara. Hoş ekonomik sıkıntılar, eğlenceyi de unutturdu çoğu Ankaralıya.

Eski güzellikler kir tuttu birer birer.

Havalar da ayak uydurdu kirliliğe.

Özellikle kömür kullanımına bağlı hava kirliliği gecekondu semtlerinde büyük sorun oluşturdu.

Yeşil alanlar, gökdelenlere yenik düştü.

Medeniyet ilerledi,

Dostluklar geriledi.

“Evdeyseniz, bu akşam…’’ diye söze başlayan güleç yüzlü minikler, kapıları çalmaz oldu…

İnsanlar, alışkanlıklar çok değişti…

Ankara da….

.