Başkent Ankara, geçen yarım yüzyıllık dönemde çok büyük değişikliklere sahne oldu.
Modern binaları, çok katlı alış-veriş merkezleri, geniş cadde ve bulvarıyla, park ve bahçeleriyle modern bir görünüme kavuştu.
Başkent geliştikçe, bazı ak saçlıların ‘’nerede eski Ankara’’ yollu söylenmeleri de giderek duyulmaz oldu.
Ne var ki, Ankara için yapılan klasik ‘’renksiz’’ tanımı kentin kaydettiği gelişime rağmen İstanbul hayranlarının mezesi olmayı sürdürürken, bu kez de ‘’mor’’ modası çıktı.
Yaşam koşullarının giderek artmasının yarattığı sıkıntı, soluk almakta zorlanan insanların yüzlerine adeta farklı bir renk kattı.
Kenti gri’den kurtaralım derken, bu kez de yüzler morardı.
Bize göre Ankara’yı ‘gri’’ olarak tanımlamak da yanlış.
Deniz, orman gibi görsel zenginliğe sahip olmaması nedeniyle Ankara için ‘’renksiz’’ tanımlaması yapmak daha doğru gibi.
Ankara’yı renksizlikten kurtarmak için Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar olan süreçte önemli adımlar atıldı. Kentte hızlı bir modernnleşme gerçekleşti. Bu planlı şehirleşme, düzenli ancak tekdüze mimari yapılar doğurdu. Sayıları giderek artan beton binalara hakim olan ‘’gri’’ renk, Ankara’nın boynuna asılan bir yafta oldu.
Ankara’nın modernleşme yolunda önemli mesafeler kaydettiği de bir gerçek.
Boyuna takılan yaftalardan kurtulmak kolay olmuyor. Ancak Başkent, son dönemlerde kaydettiği gelişmelerle gelecek için umut veriyor.
Gri yaftası geçerliliğini yitirecek gibi ama ‘’mor ‘’konusunda iyimser olmak da biraz zor görünüyor.
Duruma bakılırsa…