Ağzıyla kuş tutsa bile ne taraftarına ne de yerel medyaya kendisini beğendiremeyen bir teknik direktör... Düşünün geçen haftaki rakip takımın antrenörüne gösterilen sevginin %1'i bile kendisiden esirgeniyor. Tamam Tuzlaspor'un yeni hocası Hakan Kutlu, A.Gücü'ne geçmişte çok emek vermiş, onun öz evladı... Ama öbür taraftada öyle veya böyle ona tarihi bir misyon yüklenmiş, 112 yıllık koca bir çınarın yeniden layık olduğu yere, süper lige yükseltme sorumluluğu verilmiş. Birine sevgi seli, diğerine tepki... Yok öyle bir şey.

Takımın forvete şiddetle ihtiyacı olmasına ve bunu bizzat başkan Faruk Koca'nın delare etmesine rağmen transfer tahtasının kapalı olduğu için bu isteği de yerine getirilmedi. Ayrıca taraftarlarla arası, takımda birlik mesajlarının havalara uçuştuğu son dönemlerde bile istenilen düzeyde değil. Takımın en ufak bir performans düşüklüğünde bile oluşturulmaya çalışılan bu birliğin temellerinin çürük olduğu gün gibi ortada...

Ama tüm olumsuzluklara karşın Mustafa Dalcı hoca -ki ben onun Allahın sevgili kulu olduğuna kesinlikle inanıyorum- bu zorlu maratonun ilk yarısının son 2 ile ikinci yarısının zorluk derecesi çok yüksek ilk 2 müsabakasından galip ayrılmasını bildi.

Hem de futbol ilahlarının tam desteğiyle... Maçlar ne zaman Ankaragücü aleyhine dönme eğilimine girdiyse hem Tuzla hem de Kocaeli maçlarında yaşandığı gibi devreye girip olaylar, tam da Mustafa hocanın lehine çevirecek şekilde düzenleniliyor. Örneğin Tuzlaspor'un 77. ve Kocaelispor'un da 39. dakikalarda birer futbolcusu kırmızı kart görerek mücadeleden düşmeleri gerçekleşiyor. Sonunda da Mustafa Dalcı, tüm kozlarını kullanarak ve değişiklik haklarını; 'Ali olmadı, Veli uymadı o zaman gelsin Selami' deneme yanılma yöntemlerini devreye sokarak sonucu lehine çevirmesine yardımcı olunuyor.

İşin gerçeği; Owusu ve Tiago Pinto gibi gerçekten çok önemli silahlarından yoksun, kurtarıcı diye alınıp da elde patlamaya hazır bomba gibi duran ve hiçbir katkıları olmayan futbolcularla Mustafa Dalcı hala zirvenin en tepesinde üstelik sadece averajla 2. sırada yer alıyorsa, başta İstanbul ekipleri olmak üzere en büyük rakipleri kurdukları yüksek bütçeli kadrolarını hala takviye peşinde koşuyorlarsa, ona fazlasıyla haksızlık etmiyor muyuz?

Bir de hakkını asla yemiyelim İstanbulspor'un katkısını... Ümraniye' yi yenerek Ankaragücü'nün ekmeğine adeta yağ sürdü.

Zaten bu uzun ve çok zorlu lig maratonunda İlk 2'yi hedefleyen ancak olmazsa play-off'u garantilemek için tüm takımlar için gerekli olan puanlar, artık aslanın ağzında değil midesinde...

Bunun için de her durumda ve koşulda kazanmayı bilmek önemlidir. Kötü oynarken de bunu başarabilen hedefe ulaşır. Zaten dünyanın neresinde görülmüştür ki iyi oynayan ancak sonuca gidemeyene puan veriliyor.

Amkaragücü için önümüzdeki 3 hafta çok önemli. Bu süreç içinde tüm maçlarını Ankara'da oynaması sarı-lacivertliler için büyük avantaj. Çünkü ligde iç sahada Samsunspor ile maç kaybetmeyen 2 takımdan biri... Hatta Samsun ekibi 10 maçta 5'er galibiyet ve beraberlik alırken, Başket takımı 9 mücadelede 7 galibiyet ve 2 beraberlik elde etti. Bu nedenle sırasıyla Denizli, Gençlerbirliği ve İstanbulspor maçları kayıpsız geçildiği takdirde Ankaragücü gerçekten çok önemli bir virajı başarıyla almış olur.