Tiyatro, şüphesiz bir toplumun medeniyet turnusollarında en belirleyici olan kıstaslardan biridir. Tiyatroyla ilgilenmek de büyük bir özveri ve empati duygusu gerektirir. İşinizin ve dolayısıyla malzemenizin insan olması büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun anlamını bir sosyal bilimci olarak en derinden hissediyorum. Sanat toplum içindir anlayışıyla toplumu aydınlatmayı ve genç cevherleri işlemeyi ödev edinmiş tüm tiyatro emekçilerine sonsuz hürmetimi bu yazı aracılığıyla duyurmak istiyorum.
Her camiada olduğu gibi sizleri utandıracak insanlar ne yazıktır ki bu güzel ve değerli alanda da mevcut. Her tür elemenin oldukça vahşi gerçekleştiğini iddia edersem eminim pek çok tiyatro öğrencisi yahut öğrenci adayı arkamda duracaktır. Süreç öğrenciler için oldukça zorlu ilerler. Yoğun bir emek akışı vardır. Hep söylerim, sadece çocuklar değil aileler de çocuklarıyla birlikte sınava girerler diye. Aslında herkesi adeta tetik üstünde bekleten zamanlardan ve sınavlardan geçersiniz ve kimse kusuruma bakmasın ancak bu öğrenciler geleceğin sanatçılarıdır, ayrı bir muameleyi haketmelidirler. Üstelik yaptıkları sanatın içinde yer aldıkları için aslında sanatın ta kendisi olmuşlardır.
İşte bu süreçte kendini ülkemizdeki her genç gibi tiyatro okumak isteyen öğrenciler de yalnız ve bir yarış atı gibi hissederler. Yetenekli olmanın çoğu zaman yeterli olmadığı, güçlü “referanslara” sahip olmaları gerektiği duygusuna kapılırlar. Kim bilir, belki haklılardır da...
İlk paragrafta belirttiğim üzere işi insan olanın aslında yetenekten bile önce sahip olması gereken yegane şey empati ve vicdan duygusudur çünkü bir robot gibi tek tuşla düzeltebileceğiniz bir malzeme değildir insan. Umutları, emekleri, hayalleri vardır; olmalıdır. Ocakta biraz bekletip yanınca öylece tencereyi çöpe boşalttığınız bir yemek ise kesinlikle değildir. Yıllardır, oldukça değerli yıllardır...
İşte burada geleceğin aydınlık güneşlerine seslenmek istiyorum. Tiyatrocu olmasam da sıkı bir hayranınız olduğum için ucundan bucağından beni de bünyenizde kabul edin rica ediyorum. Bu oldukça taşlı bir yol, size pek çok zaman gül bahçeleri vadetmeyecek. Bu süreçte Othello tipli kıskançlar, Hamlet gibi bencil, ne istediğini bilmeyenler ve hatta Romeo gibi ani kararlarıyla herkesin hayatını tragedyaya çeviren ışık hırsızlarına sıklıkla rastlayacağınıza eminim.
Ancak sizler, yani geleceğin sanatçıları, bu sanatın dolayısıyla bahçedeki gülün ta kendisisiniz. Bir toplumun yeşeren umutlarısınız. O yüzden size bu umudu yitirme hakkını bir hayranınız olarak vermeyeceğim. Belki çok bencil bir karar olsa bile hayır, sizin pes etmeye hakkınız yok. Sizlerin görevi aydınlığı takip eden bir ateş böceği olmak değil, tanrılardan Prometheus gibi ateşi çalmaktır.
Çünkü biliyorum, başka türlü aydınlanamayız...