İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, trafik kazalarıyla ilgili verileri paylaştı ve özellikle bayramlarda kan gölüne dönen yollarda bu yıl kaydedilen iyileşmeyi övünerek anlattı. Soylu, 'Hem giriş döneminde hem de dönüş dönemindeki son 10 yıldaki 5 günlük bayramlarla kıyasladığımızda ölümlü kazalarda yüzde 61 oranında bir düşüş gözlemlenmektedir. Bu bizim için çok kıymetli bir durum. Yine kaza sayısında yüzde 37 oranında bir azalma oldu. Ölümlü kazada yüzde 55 bir azalma oldu. Yaralı sayısında da yüzde 47 bir azalma oldu' dedi. Soylu, özellikle yolların standardı ve alınan tedbirler nedeniyle rakamların iyileştiğini söyledi.
Trafik kazaları bugüne kadar yüz binlerce eve ateş düşürdü; nice yürekleri yaktı; aynı şekilde yüzbinlerce insan sakat kaldı. Türkiye'nin kanayan yarası, bir türlü çözüme kavuşturulamayan kronikleşmiş sorunuydu. Dolayısıyla tek bir kişinin dahi canından olmaması, sakat kalmaması herkesi ancak mutlu edebilir. Dileğimiz bu rakamların sıfır seviyesine inmesidir.
Özellikle hız sınırlarının düşürülmesi ve trafik cezalarındaki artışın caydırıcı etkilerinin bu azalmada etkili olduğu kuşkusuzdur ama sanırım tek neden bu değil. Döviz kurundaki artışa bağlı olarak akaryakıt fiyatlarındaki aşırı yükselmenin, otobüs bilet fiyatlarını altından kalkılamayacak hale getirdiğini, kontakların açılamadığını ve araçların parkta yattığını bu nedenle İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde trafik keşmekeşinin azaldığını biliyoruz.
Dolayısıyla bu bayramda kazalarda ve ölümlerde yarı yarıya yakın bir azalma olmuşsa bunun etkili faktörlerinden biri, kimsenin kımıldayacak, bir şehirden diğerine gidemeyecek kadar yoksullaşmasıdır.
Cuma günü yani 6 Mayıs tarihinde bir arkadaşımın otomobiliyle Sivas'tan Ankara'ya yolculuk ettim. Normalde, bayram haftasının bitiş gününe rastladığı için çok yoğun bir trafik akışının olması gerekirdi. Ancak, yollar o kadar ferahtı ki, sanırsınız devlet size özel yol yapmış. Ne sollama derdi ne önündeki aracı geçme ne bir başka araçla burun buruna gelme olasılığı vardı. Geniş bir ufku gördüğünüz uzaklıkta bomboş yollarda rahat rahat seyahat etmek sahiden güzeldi. Özel araçların sayısı azdı, yolcu otobüsleri ise hemen hemen yok gibiydi. Hepsini tek tek not ettiğim için size istatistiğini bile verebilirim; hem de hiç hata payı olmadan…
Sivas'tan Samsun Yolu ayrımına kadar olan güzergahta bizimle gidiş yönünde seyreden otobüs sayısı bir tane idi; yazıyla da rakamla da sadece bir. Karşı yönden gelen yani Yozgat-Sivas yönünde seyreden otobüs sayısı ise 4 idi.
Samsun yolu ayrımından Irmak'a kadar olan kısımda ise karşı yönden 14 yolcu otobüsü saydım. Bizimle birlikte gidiş yönünde rastladığımız otobüs sayısı ise 2 oldu. Yani, Sivas-Kırıkkale Irmak arasında toplam 21 otobüs seferdeydi.
Koca bir ülkedeki çöküşün en dramatik göstergesi ise yol üstü tesislerin yaşadığı sessizlikti. Benzin istasyonlarının birçoğu kapanmış; restoranların kapısına kilit vurulmuştu. Bakkalı, marketi tükenmişti. Kapısı penceresi kırılmış, boyaları dökülmüş, baykuşların tünediği onlarca yapı, kaderine terk edilmiş vaziyette bir zamanlar yaşadığı canlılığı arayan kederli bir ruh haline sahipti. Oysa bir zamanlar hepsi cıvıl cıvıldı, arı kovanı gibi işlerdi.
Sivas-Ankara hattında, hortlakların, hayaletlerin dolaşabileceği seviyedeki bu metruk mekanlar içimi sızlattı; çünkü sadece 440 km'lik bir hattın yaşadığı çöküş değildi bu… Bu acıklı durum, ocağı söndürülmüş Türkiye'nin genel halini yansıtıyordu.
Yani, Bakan Süleyman Soylu, trafik kazaları konusunda kerameti kendinden menkul açıklamalar yapabilir. Gelin görün ki, iş bildiğiniz gibi değil.
Gerçek durum, yolların eski canlılığına kavuştuğu zaman ancak anlaşılabilir.
Çünkü yollarda araç yok ki, kaza olsun.
'Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim' diyen bürokratı mı hatırladınız; sakıncası yok efendim hatırlayınız!