TOGG mu soğan mı karşılaştırması sona erdi. Kuru soğana muhtaç olanlar, bir ömür boyu çalışsalar bile alamayacakları TOGG hayaliyle, mevcut yönetime oy verdi. Her iki seçmenden biri “aç kalırım ama Tayyip’ten vazgeçmem” dedi, guruldayan midesinden gelen sesleri, “Türkiye’nin en büyük savaş gemisi” denilerek İstanbul’da seyre çıkarılan TCG Anadolu’yu izleyerek bastırdı.

Kışkırtılmış beka kaygısına yenilen seçmen, “terörist, vatan haini, PKK’lı, Fetöcü, erkek erkeğe evlenme”, seccade istismarı, camide miting derken gerçeklerle yüz yüze geldi. Şimdi, sanki muhalefette imiş gibi seçmenden oy isteyen 21 yıllık AKP iktidarının çözüm üretmekte yetersiz kaldığı bir dizi sorun var ki, bunlardan biri de son günlerde gündemleşen vize krizi.

Avrupa’nın Türkiye’yi bir göçmen kampı gibi gördüğü malum… Birkaç milyar euroluk iş birliği projeleriyle Suriye’den, Afganistan’dan gelen göçmenlerin Türkiye’de kalmasını sağlıyorlar. Göçmen sorunu yaşamak istemeyen Avrupa, bu nedenle “göçmenleri göndermeyeceğiz” diyen Erdoğan’ı, “Suriyelileri ülkelerine yollayacağız” diyen muhalefet partilerine göre daha iş birliği yapılabilir lider olarak görüyor. Nitekim, Binali Yıldırım bu gerçeği, "3,5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa'ya gelmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz” şeklinde ifade ediyor.

Dolayısıyla seçimden sonra bazı batılı liderlerin Erdoğan’a teşekkürlerini sunması rastlantı değil.

Fakat, Avrupa açısından bu göçmenlik meselesi Suriyeli ve Afganlarla sınırlı değil artık. Türkiye’deki herkes potansiyel göçmen adayı olarak görülüyor ve vize talepleri reddediliyor. Ünlü sanatçılar, akademisyenler bile Türkiye’den Avrupa Birliği (AB) ülkelerine seyahat için gerekli olan Schengen vizesi alamıyor. Ekonomim’den Selanay Yağcı’nın haberine göre, Schengen vizesine Rusya’dan sonra en çok başvurunun yapıldığı ikinci ülke Türkiye olmasına rağmen aldığı ret oranı Rusya’nın neredeyse 5 katına ulaştı. Verilere göre Türkiye son 8 yıl içerisinde en çok başvuru yapan Rusya, Suudi Arabistan, Fas, Ukrayna’nın yer aldığı ilk 5 ülke arasında da ret oranı en çok artan ülke konumunda bulunuyor.

Avrupa ile yaşanılan vize krizinin iki nedeni var; biri, Türkiye’nin gri listede yer alması; Suriyeli ve Afganların elde ettikleri Türk pasaportu ile Avrupa ülkelerine geçmeye çalışmaları nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu taşıyanların başvurularını şüpheli bulması… Avrupa medyasında, “AKP’nin siyasi menfaat uğruna çok sayıda göçmene pasaport dağıttığı” yazılıp çiziliyor.

İkincisi ise Avrupa’nın bizleri de göçmen adayı görmesi. Çünkü, ülkenin bir cehenneme döndüğünü ve herkesin kaçmak için fırsat kolladığını en iyi onlar biliyor. Nitekim, Batılı ülkelerin diplomatik temsilcilikleri “Türkiye’den yüksek orandan iltica başvurusu aldıklarını” söylüyorlar.

Bize önce komik gelmişti ama acı acı gülmüştük.

Halk oyunları yarışmasına katılmak için Macaristan’a gidenler iltica etmişti. AKP’li Yeşilyurt Belediyesi’nin çalışanları da “Çevreye Duyarlı Bireyler Yetiştirmek Projesi” için gittikleri Avrupa’dan dönmemişlerdi.

Son günlerde, vize başvurularındaki krizin çarpıcı, düşündürücü örnekleri çoğalmaya başlamış bulunuyor. Ünlü sanatçımız Volkan Konak’ın vize talebi Almanya tarafından iki kez reddedildiği için konseri iptal oldu. 10. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde “Kelepçe Kullanma Kılavuzu” isimli oyunun kadrosunda bulunan bazı oyuncular vize engeliyle karşılaşınca oyun tek kişi ile sahneye konuldu. Daha pek çok sanatçı, iş insanı, akademisyen, bilim insanı, öğrenci aynı sorunu yaşıyor. Tur şirketleri de yurtdışı turlarında önemli kayıplarla karşı karşıya; dolayısıyla iş hacimleri düşmüş bulunuyor.

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, Schengen vizesindeki ret oranlarında ciddi bir artış olduğunu dile getiriyor ve “2019 rakamlarına göre yüzde 10 civarlarında olan ret oranı 2022’de yüzde 16’lara çıktı 2023’te de yüzde 50’lere doğru yaklaşıyor” diyor.

Sanatını Avrupa’ya taşımayan, bilim insanını bir seminere gönderemeyen, bir sanatçıya konser verdiremeyen bir ülke Türkiye… Bunun sadece ekonomik değil, sosyo kültürel sonuçları da acı olur. Bu, bir ülkenin büzüşmesi, çölleşmesi demektir.