İster felsefi açıdan, ister dini açıdan ahlak, “insanın kendisi dahil, varlıkla ve insanlarla ilişkilerinde nasıl davranması ya da davranmaması gerektiğini gösteren değer yargıları bütünü” olarak tanımlanıyor. Yani insanın doğuştan sahip olduğu veya yaşadığı çevre aldığı eğitim ile sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların tümü. İyi ve güzel olan nitelikler. Dinleri inceleyen bilim insanları dinin toplum üzerinde daima olumlu etki yaptığını, insanları “ahlaklı” olmaya davet ettiğini açıklıyorlar.
Peki nasıl oluyor da eğitim dönemi dahil yaşamını “dinin emirlerine” göre düzenleyen insanoğlu çirkinleşebiliyor?
Bu durumda, Eski Diyanet İşleri Başkanı ve İslami camiada saygın bir yere sahip olan Refah ve Saadet partilerinde siyaset yapmış. Dr. Lütfü Doğan’a göre, “ya dini anlamamıştır, ya da çıkarları için kullanır”.
Yani ahlak kurallarına uymaz.
Değerli dostlar;
İşin içine siyaset girince elbette yönetim, iktidar, güç söz konusu.
Temelde temsil edilen kesimlerin çıkarlarının söz konusu olduğu siyasette ne yazık ki kutsal değerler, çıkarlar için kullanılıyor.
İktidarı sürdürebilmek için “her yol mübah” oluyor. Birbirlerini kırmıyorlar. “Siyaseten söylenmesi gereken sözler”i söylüyorlar. “Dün dündür, bu gün bugün” oluyor.
Siyasetçiler toplumun önderleri, lideri durumunda olan kişilerdir. Yaşam ve davranış biçimlerinden giyimine, söylediği söze kadar dikkatli olmak zorundadır.Yani güzel ahlaklı olmalıdır.
Kendi çıkarları için toplumu “telef”(!) etmemelidir.