Türkiye 1980 darbesiyle birlikte batı emperyalizmine kapıyı açınca her on yılda bir tekrar eden ve içinde debelenip durduğumuz ekonomik krizlerin de zemini hazırlanmıştı.
Emperyalizmin ekonomik olarak yaptığı en iyi şey kalkınıyormuş gibi yapıp kaynakları sömürmek.
Özal döneminde başlayan Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile AKP iktidarı döneminde uygulanan Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) modeli sömürünün yasallaştırılmış halidir.
Ne yazık ki toplumsal bilinçle bu tür uygulamalara karşı çıkılmadığı için sömürü halen devam ediyor.
Aslında yapılan toplumun emeği ile geçinen kesimini haraca bağlama yöntemidir bu.
Erdoğan’ın toplumda hem içeride hem de dışarıda karşılığını bulamadığı meşruiyetini aramak için gittiği ABD’de yüksek fiyatla 20 yıl LNG anlaşması yapması da bunun bir sonucudur.
Muhalefeti yargı sopasıyla hizaya getirmeye çalışan İktidar toplumun cebinden her yıl milyarlarca lirayı çöp projelere aktardı.
İşte onlardan bazıları:
Araç geçiş garantili köprü ve otoyollar için son 5 yılda 273 milyar lira ödedik.
Sayıştay’ın raporuna göre, kurumun geçen yıl bütçesinin cari hizmetler kaleminden yaptığı 60.5
milyar lira tutarındaki harcamanın 60.2 milyar lirasını garanti ödemeleri oluşturdu. İnanılmaz bir rakam değil mi? Yine uçak inmeyen havaalanları için şirketlere ödenen milyarlar.
Yetmezmiş gibi 80 bin nüfuslu Erzincan ve Trabzon’un ortasında kalan Bayburt’a Yap-İşlet-Devret modeliyle 25 yıllık kira ve 22,152 milyar Euro bedelle yolcu garantili havaalanı yapılıyor.
Hasta garantili ve işletmeciliğini yabancıların yaptığı şehir hastaneleri için 2025 yılının Ocak-Temmuz döneminde ödenen kira bedeli tam 80 milyar TL oldu. Muhalefet bunların hesabını sormuyor veya soramıyor.
Peki emekli ve asgari ücretli ne yapıyor?