Hiç düşündünüz mü kadınların hayatı neden 30 yaşında bitiyormuş da erkeklerin hayatı 30 yaşında başlıyormuş gibi bir algı var? Evlilikte, kariyerde, çocuk sahibi olmada kadınlar kendilerini sürekli korkunç bir baskı altında hissediyor ve bu baskının en belirgin adı bence 30 yaş... Avrupa Yakası'ndaki Aslı karakterinin de sürekli vurguladığı gibi, genç kalmak neden bizim için zamanın yirmi dokuz buçuk yaşında durması demek gelin inceleyelim.
Kadının sözde biyolojik yaşı bir bahane ancak modern çağda ve tıpta kadınların sağlıklı anne olabilme yaşı eskiye kıyasla oldukça ileri bir yaşa çekildi. Kaldı ki anne olmak zorunda da değil kimse, burada kurulan biyolojik baskıdan bahsediyorum tamamen ve bu biyolojik baskıya göre tüm hayatımızı ve kararlarımızı organize ediyoruz.
Mesela çoğu kadın "Bu yaştan sonra bana başkası zaten bakmaz." düşüncesi ile kendisini mutsuz olduğu ilişkilere mahkum ediyor. Kadınlar için hayat hep çok geç kalınmış bir şey. Neye başlamak istese özellikle Türk kadınının aklında şu kalıp beliriyor: "Bu yaştan sonra..." ne varmış efendim yaşınızda? Bunu okuyan 40-50-60 yaşındakiler de hiçbir şeye geç kalmamıştır ancak sistem sizi her şeye geç kaldığınıza inandırmak üzerine kurulu...
Bununla sınırlı değil elbette, 30 yaşından önce hayatının aşkını bul, mesleğinde ilerle, genç kalmaya çalış... Ve zaman sanki senin düşmanın, tecrübeleri yoktur kadınların çoğunun zaman kayıpları vardır, gençliğini yaktığı lüzumsuz kişiler vardır ve bu trajedinin ta kendisidir. Oysa zaman kadından tiksinmez veya düşmanı değildir, kadının düşmanı kadına sürekli takvim biçen bu saçma sapan sistemden ve algılayıştan başka hiçbir şey değildir. Bu takvimler, günler sadece bize anlatılan şeyler ancak zaman gerçekte böyle akmaz...
Benim de çocuk yaşlarda yetişkinliğe dair beklentilerim böyle değildi ama şimdi biraz biraz anlamaya başlıyorum, bu koşuşturmaca beni ilerletmiyor aksine boş yere kaygılanmama sebep oluyor. Yirmili yaşlarda özgürleşebilmek aslında durup sakinleşip adım adım da olsa ilerlemeye kıymet vermek kesinlikle... Büyük hedefler, büyük sözlerle büyütülüyoruz ve yirmilerimizin ortasında hayatın o beklentileri bize hemen sunmadığını görüyoruz. Bu durumda gençliğimize küsmemeli, geç kalmış hissinden derhal kurtulmalıyız. Evet hiçbir şey için geç değil...