Gençlerbirliği, play-off'a kalma mücadelesi veren Erzurumspor gibi çok zorlu bir rakip karşısında mükemmel bir geri dönüşle sahadan alnının akıyla çıktı. Peki bu galibiyet, mutlu bir sona ulaşmak için yeterli miydi? Elbette ki hayır… Tehlike tam anlamıyla geçmiş değil. Matematiksel olarak kümede kalmayı garantileyemedi. Rahata ermek, tehlikeyi tamamen atlatmak için son 2 maçtan mutlaka ve mutlaka 3 puan almak zorunda.
Peki kimlerle karşılaşacak… Ligde kalması mucizelere bağlı olan can derdindeki Menemen (ki zorluk açısından en tehlikeli rakip kategorisinde yer alıyor) ile deplasmanda, son haftada ise süper lige çıkmayı garantileyen ancak Ankaragücü ile şampiyonluk mücadelesi veren Ümraniye ile sahasında oynayacak.
Bu sezon Spor Toto 1. Ligde öyle bir maraton oynanıyor ki mücadele eden takımlara bakıldığında herkesin herkesi yenecek güçte olduğu görüldü. Bu nedenle de sezon başında en fazla 40 puan olarak öngörülen küme düşme barajı inanılmaz şekilde yükseldi. Küme düşme hattının en üst sırasında olan takımla 8. basamaktaki arasında sadece 6 puan fark var. Gerçekten çok enteresan bir lig yaşıyoruz. Küme düşmeme mücadelesi veren ile Play-off'a çıkacak takımlar arasında olan bir tek Tuzlaspor var. 19 takım arasında son 2 haftada hiçbir beklentisi kalmayan İstanbul ekibinin hem üstekilerle hem de alttakilerle yalnızca 2'şer puan fark bulunuyor…
Böyle bir ortamda maddi açıdan inanılmaz bir yıkım içinde sezona giren, transfere tüm çabalara rağmen çok az bir bütçe ayırabilen, bir zamanların tek borçsuz kulübü olarak parmakla gösterilen Gençlerbirliğ'ini dar kadrosuna rağmen yetiştiği kulübe karşı minnet duygusu içinde olan Teknik Direktör Metin Diyadin, ekibi ve Sportif Direktör Baki Mercimek'in olağanüstü ve fedakarca çalışmaları sonucunda tüm olumsuzlukları bertaraf ederek takımı ayakta tutma çabaları gerçekten övgüye değerdi.
Tüm bunlara karşın özellikle Metin Diyadin'i içinde bulunduğu ortama bakmadan çektiği sıkıntılara aldırmadan acımasızca eleştirenlere ne söylenebilir onu da bunca yıllık deneyimime rağmen bilemiyorum. Kariyeri, bilgisi ve donanımını bir kenara koyarsak, sadece aidiyet duygusuna ve fedakarlığına bir tek Gençlerbirliği taraftarları değil tüm futbolsever saygı duymalıdır.
Tabi ki hak yememek açısından Başkan Niyazi Akdaş ve yönetimini de borç batağındaki kulüpte, maddi açıdan işlerin yürütülebillir bir duruma getirerek rahatlık sağlaması, icraları çözmesi ve yeni gelir kaynakları yaratma çabalarını takdirle karşılamaktan başka söyleyebilecek bir şey yok. Kaçıp gidenlerin aksine bırakın elini, gövdesini taşın altına koyanları tarih elbette bir gün yazacaktır.
Gelelim yazımızın başlığını niye 'Gençlerbirliği zor durumların takımı' diye koyma nedenimize… 19 ile 23.haftalarda üst üstte alınan 5 yenilgi doğrusu herkesi karamsarlığa itmişti. Ancak 24.haftada İzmir'de alınan Altınordu galibiyeti, kırmızı-silahlılar için adeta hayat öpücüğü gibiydi. 12 haftalık iyileşme sürecinde toplanan 19 puanın yanı sıra kendi evinde kurt kılığına bürünerek son 6 maçı hem de güçlü takımlara karşı 4 galibiyet ve 2 beraberlikle yenilgisiz kapatma nedenleri bize bu başlığı attırdı.
Şimdi teknik heyet ve futbolculara düşen en büyük görev, ligde kalarak 100.yılında takımın yeniden Süper Lige yükselmesi yolunda ilk meşaleyi yakmasıdır.
Bunun yolu da 2 maçtan 3 puanın alınmasından geçiyor. Bu durum, aynı zamanda camiada kötü günlerden geçerken tünelin sonunda ışığın görünmesi olarak algılanmasını sağlayacaktır. İşte o zaman da tüm idari - teknik sorumlular bu kötü dönemi sonlandıracak ve görevlerini yerine getirmenin vermiş olduğu huzurla geleceğe umutla bakabileceklerdir.