Önceki yazımızda İnönü'nün Köy Enstitülerini geliştirme ve toprak reformunu gerçekleştirme projesinin '38 kuşağı'nın 'bürokrat ama idealist' kadroları arasında büyük bir heyecan yarattığını, ancak II. Dünya Savaşı sona erip Türkiye'nin ABD önderliğindeki 'Batı Bloku'na tabi hale gelince, İnönü'nün, 'Ben gücümün bittiği yerde dururum' diyerek bu kadrolarla yollarını ayırdığını söylemiş...
Ardından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e Recep Peker'in kurduğu hükümette görev verilmediğini, Yücel'in yerine Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Reşat Şemsettin Sirer'in 'Tonguç Baba'yı defederken hiçbir mukavemetle karşılaşmadım...' diye övündüğünü hatırlatmıştık...
Aynı kaderi paylaşarak tasfiye edilenler arasında 1938-46 yılları arasında Tarım Bakanlığı yapan ve Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu (ÇTK) Meclis'ten geçirmeyi başaran Şevket Rıza Hatipoğlu da vardı.
***
1945 yılında Hatipoğlu'nun büyük çabalarıyla TBMM'den geçirilerek yasalaşan ama hiçbir zaman uygulanamayan ÇTK, hazine arazilerinin yanı sıra kurutulan ve kurutulacak bataklıklardan elde edilecek arazilerin, sahipli olup da sahipleri tarafından işletilmeyen arazilerin ve en önemlisi kişisel işletmelerin 5 bin dönümü aşan bölümünün topraksız köylülere dağıtılmasını...
Dahası, bu arazilerin dağıtılacağı köylülerin 'çiftçi ocakları' adı verilen örgütler içinde toplanarak bu arazilerin elbirliği ile işlenmesini öngörüyordu...
Ne var ki, tasarının Meclis'te görüşülmesi sırasında toprak ağalarının liberal politikacılarla birlikte gerçekleştirdikleri direniş sonucu bu ikinci madde tasarıdan çıkarılmak zorunda kalınmıştı.
***
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, tasarının yasalaştığı günü 'Toprak Bayramı' ilan etmiş ve Tarım Bakanı Hatipoğlu'nu bir mektup göndererek kutlamıştı...
Mektupta Hatipoğlu'na gösterdiği çabadan ötürü teşekkür ediliyor ve 'Yurdumuzu en ileri memleketler seviyesine yükseltmek amacıyla çıkarılan bu kanunun azimli ve yetkili idarenizde en verimli şekilde uygulanacağından emin olarak ' başarılar dileniyordu...
Bu mesaj, Hatipoğlu'nun Tarım Bakanlığı'nı daha uzun süre sürdüreceği, belki de geleceğin başbakanı olacağı izlenimini yaratmıştı.
***
Ancak 1946 seçimlerinden sonra ne olduysa oldu, yeni kabinede görev verilmeyen bakanlar arasına Hatipoğlu da katıldı...
Dahası, Hatipoğlu'nun yerine Kanunun baş muhaliflerinden ve büyük toprak sahiplerinin siyasetteki sözcülerinden Cavit Oral getirildi...
Sonraki yıllarda kanunlaşan tasarı da uygulanmayacak, CHP iktidarının son günlerinde çıkarılan 22.3.1950 tarih ve 5618 sayılı kanunla, yasanın 'özel mülklerin kamulaştırılabileceği' hükmü ilga edilerek anlamını yitirecekti!
***
Gündüz Hatipoğlu, babasının yaşam öyküsünü içeren 'Şevket Raşit Hatipoğlu: Vatana Adanmış Bir Ömür' başlıklı kitabında bu gelişmeyi şöyle yorumluyor:
'İnönü, 1946'da toprak davasından vazgeçtiği gibi, köyün eğitimi davasından da vazgeçmektedir. Ne olmuştur? Olan, 1946 seçimlerinin alarm veren sonucudur. İnönü'nün, Atatürk'ün iki defa deneyip yapamadığının, zenginleştirilemeyip eğitilmemiş bu toplumda artık yapılabileceğini sanma tuzağına düşmüş olduğunu düşünmek gerekir. (...) 1940-45 İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. memleketin nüfusu 18.300.000'dir. Altı yaş ve üzeri nüfus 15.000.000'dur. Okuma yazma bilmeyen oranı yüzde 73'tür. (...) Alt yapısı, eğitimi, ekonomik sonuç alabilecek çalışanı, yeterli sermaye, bilgi birikimi ve kalkınma planı olmayan bir memlekette ilk yapılacak iş ortaya bir sandık koymak olunca, sonucun sandık demokrasisi oluvermesi, kaçınılmaz bir kaderdir. Böyle prematüre doğmuş bir demokrasinin 1950-60 arası uygulaması da, demokrasinin sandıktan ibaret kaldığının bir kanıtıdır.'
Cumhuriyet döneminde yetişen ve tüm yaşamlarını Cumhuriyet'in gelişip güçlenmesi davasına adayan '38 Kuşağı'nın trajedisi bu çelişkiden kaynaklanmaktadır. Cumhuriyet, davasını savunacak küçük bir azınlık olan bu kuşağı yetiştirmiş, imkanlar tanımış, bürokraside önlerini açmış, ama sonunda Gündüz Hatipoğlu'nun deyişiyle ' Devlet Adamı İnönü, Siyasetçi İnönü'ye yenilmiş, böylece Türkiye'nin kaderi değişmiştir'.
(Devam edecek)