Gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse !
18-24 Mart ''Yaşlılara Saygı Haftası''dır.Bilinen sözlerin,vaatlerin yinelendiği bu günlerde TV kanallarında görüntülü haberler yer alıyor. Gazetelerde rastlamadım konuyla ilgili haberlere. Bugün kıytırık köşelerde yer verilmiştir bekli de ...
O programları izlerken '1975 yılında yapılan bir sempozyumdaki görüntüyü de anımsadım: Gençlik konulu bir sempozyuma çok az genç katılırken yaşlılar salonu doldurmuşlardı. Gençlik sözünün geçtiği her konuşmada salon onların alkışlarıyla inliyordu'. Neyi gösterir bu? Gençliğin değerini kavrayışı...Sonra şu söz geçti usumdan: 'Gençler bilebilse,ihtiyarlar yapabilse'
***
Burada da bilgi-birikim-deneyim varsılı yaşlıların fiziksel yetersizlikleri anlatılmak isteniyor kuşkusuz. Galiba bizde eksik olan da bu iki kuşak arasındaki iletişimsizlik: Yaşlıların gençlerle bir uyum içinde değil, kuşak çatışması içinde olması; bu geçmişten geleceğe böyle sürüp gelmiş... Hele bizim zamanımızda; 'sen sus, senin aklın ermez, büyüklerin işine karışılmaz' gibi söylemlerle azarlanırdık çoğu zaman...
Dün, bir TV kanalında izledim: Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'nde Çanakkale Savaşı konulu bir konferansta, salondan bazı gençlerin çıkmasını Vali Malay şu sözlerle engelliyordu: 'Burada bir savaş anlatılıyor. Nerde gençliğin duyarlılığı, bu ruha ne oldu? Maçlarda, Müzikhollerde sabahlarken sıkılmadınız da burada mı sıkıldınız? Burada bir tarih anlatılıyor; kimse salondan ayrılmasın' diyordu…
***
'Geçmişini bilmeyen, geleceğini kuramaz.' diyor büyükler. Ama, geçmişimizi bildirmenin, öğretmenin uğraşını vermiyorlar.Edebiyatta tarihi roman diye magazinel hava verilen kitaplar rağbet görüyor gençler arasında. Günlük gazete ve dergi okumak, gündemi izlemek gibi alışkanlık kazandıramadık;meraksız ve ülke sorunlarına duyarsız bir kuşak oluşmasına ortam hazırladık.Yoğun dersler, sınavlar, yetersiz harçlıklar gibi bahanelere sığınmamalı gençler...
*
TV programında geçen bir alt yazı da ilginçti: 'Yaşlılar, gündemi gençlerden çok izliyorlar.' Bizim gazete tirajlarına bakınca bunu hemen anlıyoruz. Kahvehanelerde gazete okuyanlar, yaşlılar.Evlerde haberleri dinleyenler yaşlılar. Gençler nerede? Onlar kendi dünyalarında.Bu onları suçlama anlamına da gelmiyor. Evinde bunları yapmayanların gençlerinden ne beklenebilir? Üniversitede siyaset yapamayan gençler, nasıl duyarlılık kazanabilir? Sokaklara dökülmek, kırıp yakıp yıkmak duyarlılık mı sayılıyor? Bir gençle bir yaşlı otobüste tartışıyordu: 'Bugün gençsin ama yarın sen de yaşlanacaksın.' Şimdiki çoğu genç, yaşlılara karşı çok duyarsız, saygısız… Çocuk ve Ev adlı bir şiirimde bunu şöyle anlatıyorum: 'Yaşlısı olmayan ev eksik/Yaşlıları koru ve sev'
***
Şevket Rado, bir radyo konuşmasında şöyle diyordu: 'Bizde anne babalar,kendilerini çocuklarından saklıyorlar.' Ne kadar doğru! Gerçekten geldiği yerin öyküsünü anlatamıyor ebeveynler! Bizde en çok iki kuşak sülale anımsanıyor.Hele lakaplar eski anlamını yitirdi; verilmiyor da zaten. Kimlerdensin sorusuna yanıt veremiyor günümüz gençleri.
*
Yöremizde bir söz vardır: 'Gençler ara sıra, ihtiyarlar sıra sıra ölür.'Gerçekten de öyle oluyor. Kasabamın en yaşlıları 70-80 arasında.Benim gençliğimde bu rakam 90-100 idi. Yöremizde Bartın asırlık yaşlılarıyla ünlüdür. Ama orada da bu özellik kayboluyor giderek. Geçenlerde Servet Çınçın bunu çok sevimli bir biçimde ve içi yanarak aktarmıştı bana. Nitekim ' Onun oyunlarında en temel olgu da bu yaşlılardan aldığı, bizlere sunduğu yaşam ve toplum öyküleriydi. Dileğim o ki, gençlere önem verelim; onların yaşlılarını sevip korudukları günlere geri dönelim. Kimse bu kuşak çatışmasından, yaşlıların huzurevlerine gönderilmesinden yana olmasın. Onların yeri huzurevleri değil, evde huzur bulduğu çocukları, torunlarının yanı olmalıdır diye düşünüyorum.Aile Bakanlığı'nın şu afişini de hatırlayalım: ' Çatısı altında yaşlı bulunan ev mutludur'…