Ülke genelinde yüz bine yakın ücretli öğretmen çalıştırılıyor. Ücretli öğretmenlik uygulaması, öğretmenlik mesleğini sömüren ve değersizleştiren bir sistemdir. Yılın sekiz ayı ders ücreti karşılığı çalıştırılan ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenler gibi sabit bir maaş veya diğer sosyal haklara sahip değiller. Ücretleri asgari ücretin altında ve SGK primleri de tam ödenmiyor Ayrıca tatil dönemlerinde ücret de alamıyorlar. Böylelikle emekli olmaları ise neredeyse imkânsız görünüyor.

Ücretli öğretmenlik, Türkiye’de öğretmen açığını kapatmak için kullanılan bir yöntemdir. Dolayısıyla temel sorun öğretmen ihtiyacının eğitim fakültelerinden mezun olmuş, mesleği öğretmenlik olan kişilerle giderilememesi sorunudur. Her defasında Millî Eğitim Bakanlığına seslenen Eğitim Sen, asgari ücretin altında aldıkları ücretlerle geçinmeye çalışan ücretli öğretmenlerin ders ücretlerinin bir an önce ödenmesini talep etse de talepler sonuçsuz kalıyor. Eğitim Sen nitelikli eğitim için güvenceli ve kadrolu çalışmanın önemini ısrarla ifade etse de günden güne mağduriyetler eksilmiyor; artıyor. Peki çözüm ne? Öğretmen ihtiyacı kadrolu atama yoluyla karşılanmalı, ücretli öğretmenlik uygulamasına da bir an önce son verilmelidir.

Ücretli öğretmenler arasında eğitim fakültesi mezunu olan ancak gerekli atama şartlarını yerine getiremediği için atanmamış olan öğretmenler de bulunuyor. Bu yönüyle de ücretli öğretmenlik atanamayan öğretmen sorunun da bir başka parçasıdır. Ayrıca ücretli öğretmenlik eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Herkesin öğretmenlik yapabileceği algısını yaratarak kamuoyu nezdinde öğretmenlik mesleğinin itibarını da zedeler.

Türkiye genelinde eğitim olanakları bakımından bölgeler ve kurumlar arasında eşitsizlikler bulunuyor. Ücretli öğretmenlerin hangi kurumlarda daha ağırlı olarak görevlendirildiklerini yansıtan bir veri bulunmasa da bu uygulamanın halihazırda eğitim olanakları bakımından dezavantajlı durumda olan kurumlarda daha yaygın olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla ücretli öğretmenlik uygulaması eğitimde eşitlik bakımından olumsuz bir etkiye de sahiptir.

Öğretmenlik mesleğine özgü bir kanun çıkarılması, böylece öğretmen yetiştirmeden atama koşullarına, öğretmenin mesleki gelişiminden özlük haklarına kadar çok geniş bir kapsamda düzenlemeler yapılması gereklidir. Öğretmenlik mesleğinde güvencesiz çalışmanın ve öğretmen yeterliliklerine sahip olmayanların öğretmen olarak görevlendirilmesinin Türkiye’nin gündeminden çıkarılması da gerekir. Bu kanun çerçevesinde ücretli öğretmenlik gibi sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının da gözden geçirilmesi, her çocuğun nitelikli eğitime erişimi bağlamında hiçbir sınıfın öğretmensiz kalmaması güvence altına alınarak; öğretmenlerin eşit statü ve haklara sahip olması da zorunludur. İş güvencesi olmayan, bir sonraki eğitim-öğretim döneminde bir işi olup olmayacağı belirsiz dolayısıyla ortada yeterlilik bakımından bir sorun olmasa bile çalışma koşullarından doğan dezavantajlı bir durumla öğretmenlerimiz karşı karşıya bırakılmamalıdır diyorum.