İstanbulspor ile deplasmanda oynana bu karşılaşma, Ankaragücü için kelimenin tam anlamıyla 6 puan değerindeydi.

Öyle ya Başkent ekibi, 8 haftada birer galibiyet ve beraberlikle topladığı 4 puanla düşme hattındaydı. Rakibi İstanbulspor ise 8 puan toplayarak 12.sırada kendine yer bulmuş ve evinde oynamanın avantajını taşıyordu. Kazansa 11 yapıp puan farkını 7'e çıkaracak, kendini daha emniyette hissedecekti. Çünkü 3 yenilgiyle başladığı sezonun son 4 haftasında aldığı 2'şer galibiyet ve beraberlikle tam bir çıkış trendindeydi.

Yani anlayacağınız Ankaragücü için alacağı yenilgi belki de dağılmanın başlangıcı olacaktı. Bu nedenle 6 puanlık maçtı… Kazanınca da 7'e çıkacak fark birden 1'e düştü… Aslında Ankaragücü'nün daha oynayacak çok 6 puanlık maçı var… Ama kendi rakipleriyle… Öyle Beşiktaş maçında olduğu gibi hem puan hem de en büyük gücü olan taraftarı ile birlikte bir oyuncunu kaybederse bunun acısını bir sonraki hafta ya da haftalar çeker. Sözün özü sil baştan kurulmuş bir takımın kendini bulmasına kadar geçecek süreyi ne kadar az hasarla kapatırsa o denli kendini garantiye alır. Yoksa maazallah, düşeceği ateş çemberinde debelenip durur. Bunun içinde 10.sıranın altındaki tüm rakiplerle oynanacak her maç 6 puanlık… Ankaragücü tüm ağırlığını bu takımlar karşısında vermeli…Tıpkı Sivasspor ve İstanbulspor maçlarında olduğu gibi varını yoğunu ortaya koyarak oynamak zorunda.

Bu demek değil ki diğer takımlar karşısında teslim bayrağını çeksin… Elbette ki hayır ama Beşiktaş maçındaki gibi kendine çok yönlü zarar verdirmeme gayretinde olmalı ve buradan gelebilecek puanları da ekstra olarak cebine koyup, şükretmeli.

Gelelim İstanbulspor mücadelesine…

Kim ne derse desin ben Ankaragücü'nü çok beğendim. Artık kadro şekillenmiş gibi…Kalede Gökhan kadar yerine geçen Bahadır'da güven verdi. Savunma göbeğinde Radakovic - Mujakic uyumu sağlanmış gibi… Yasin performansıyla Marlon'u pek aratmadı. Tolga Ciğerci, takımın lokomotifi… Oynadığı tüm maçlarda koşu birinciliği kimseye kaptırmıyor. Önündeki Beridze, Pedrinho, Taylan ve Emre Kılıç her geçen gün biraz daha iyi yararlı oynuyorlar… Ali Sowe ise maçın en çalışkan ve gayretli ismiydi. Tam Ömer Erdoğan onu yorulduğu için Macheda ile değiştirecekti ki Gökhan sakatlandı ve son değişiklik hakkını zorunlu olarak kaleciden yana kullandı. Çıkmaması Ankaragücü'nün lehine oldu ve Ali Sowe'un uzatmada attığı golle galibiyete ulaştı.

16. dakikada Taylan'ın müthiş pası ve Emre Kılınç'ın akılcı vuruşu ile gelen golden sonra, Ömer Erdoğan, rakibinin savunma güvenliğini risk ederek üzerlerine geleceğini düşünüp rakibi üzerine çekerek, bırakacağı boş alanlara uzun toplarla daha etkili pozisyon bulmanın hesabını yaptı. Bunda da haklı çıktı. İlk yarıda yenik duruma düşen ve baskılı gibi gözüken İstanbulspor'un sadece 3 isabetsiz şutu varken, sarı-lacivertlilerin gol dışında bırakın sabetli şut sayısını, net 4 pozisyonu daha vardı. Yani Ankaragücü, ilk yarıda skoru 2-0 hatta 3-0'a taşıması işte bile değildi.

İkinci yarının hemen başında yine hızlı hücumlarda; 51'de Ali Sowe'un müthiş pozisyonu ve 54'te Beridze'nin çaprazdan sert şutu sonuç getirmedi. Ev sahibi takım 55.dakikadaki ilk etkili atağında biraz da şansının yardımıyla Ethemi'nin kafa vuruşuyla beraberliği yakaladı

Maçtan sonra İstanbul Teknik Direktörü Osman Zeki Korkmaz'ın '1-1'den sonra oyunun ivmesini lehimize çevirdik. Ancak Gökhan'ın sakatlığı nedeniyle oyun fazla durdu. O dakikadan sonra başlayan maç başka bir maçtı.'şeklindeki değerlendirmesini dinleyince kendimi sanki başka mücadeleyi izlemiş gibi hissettim. Sevgili Korkmaz hocaya, maçın şut ve pozisyon istatistiklerine bir göz atmasını, koca 98 dakikada bir gol ve 90+7'de Guri'nin karşı karşıya kaleci Bahadır'ın engellediği vuruşu dışında isabetli şutu hatta kayda değer pozisyonları olmadığını buna karşın Ankaragücü'nün goller dışında en az 5-6 net pozisyon bulduğu ve 7'si isabetli 14 şut çektiğini hatırlatırım. Bir de Jese'nin (Onun da her geçen gün daha iyi duruma gelmesinin de Ankaragücü'ne çok şey kazandıracağına eminim) Zahid'in pasıyla ceza alanına girişini ve Ali Sowe'nin ayağına teslim edişini de pozisyon saymıyorsa bir şey diyemeyeceğim.

Son cümlemi de Tolga Ciğerci'nin; kaptan Rroca başta olmak üzere İstanbulsporlu futbolculardan yediği tekmelere, hakem Yasin Kol'un bu kadar seyirci kalmasına olan şaşkınlığımla bağlayayım.