Yaşamın hemen her evresinde ve hemen her alanda karşımıza çıkar, son nefese kadar da yakamızı bırakmaz.
''Bilin bakalım nedir bu peşimizi bırakmayan şey?'' diye sorup da gereksiz yere, kimsenin zamanını çalmayalım.
Yanıtı da biz verelim:
'Çözüm formülü'
Arayış, daha gençliğe ilk adım günlerinde başlar.
Örneğin mahalle arasında top oynarken, asabi mizaçlı yaşlı komşunun camı mı kırıldı?
Huysuz ihtiyardan fırça yemeyi göze alıp özür dilemek, ya da paşa paşa camcıyı çağırıp kırılanın yerine yenisini taktırmak da seçeneklerin arasında yer alır ama en garantili yol tabanları yağlamaktır.
Masraf yapmadan, azar işitmeden……
Biliriz, ne yüz metre rekorları kırılmıştır bu uğurda.
Matematik probleminden, çalışma hayatına, evliliğe, çocukların eğitim-öğrenimine kadar karşılaşabileceğiniz her sorun, bir çözüm arayışını da peşinden getirir.
Arayış kimi zaman mutlulukla, kimi zaman da mutsuzlukla, hayal kırıklığıyla sonlanır.
Bizde sonu hüsranla biten arayış hep ağır basar.
Örneğin, huzur, zenginlik, refah, aydınlık bir gelecek arayışı.
Sanki hiç sona ermeyecek bir çırpınış gibidir…
İnsanın kendi gölgesi gibi bırakmaz peşini…
Son zamanlarda yine sıklıkla duyar olduk ''formül'' sözcüğünü…
En çok da siyaset aleminde…
Kimileri sandıktan zaferle çıkmanın formülünü arıyor,
Kimilerinin gözü doruklarda…
Aradan sıyrılma hevesinde.
Aday olma şartını, devşirme imzalarla zar-zor yerine getirmiş, son noktayı koyacak çözümü olmayan formülün peşinde.
Nasreddin Hoca misali ''Ya tutarsa'' hesabında.
''Tutmaz…''
O da biliyor tutmayacağını da laf olsun işte.
'Ben tutturamazsam, başkası da tutturamasın'' inadı.
Tabii bir de 'kısa günün karı'' cinliği…
Saray olmasa da olur…
Başınızı sokacak bir mekan,
Oturacak bir koltuk olsun yeter.
Arayan arayana…
Kimileri umduğunu bulacak…
Kimileri bulduğuyla yetinmek zorunda kalacak.