19 Mayıs 1919'dan Bugüne...

Şairin dediği gibi, 19 Mayıs 'yeni bir Türkiye hayalinin atılan ilk adımıydı: Güneş 'yeni bir ufuk'tan doğmuştu o sabah, Samsun'da…

***

O sabah Mustafa Kemal Paşa, ülkenin durumunu şöyle özetliyordu: 'Uçurumun kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı bir savaş, yıllarca süren bir savaş... Ondan sonra içeride ve dışarıda saygıyla tanınan yeni vatan, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler...' Vatanı kurtarıp, yeni devleti, uygar bir toplumu oluşturma savaşımına girdik.

***

Devrimler yaptık art arda. Demir ağlarla ördük ana yurdu baştan başa... Fabrikalar açtık, Yollar yaptık, Okullar açtık. Yüzyılların geri bırakılmış Türk toplumunu aydınlanmacılığın, aydınlanmanın kervanına kattık.

***

1950'de demokrasiyi kurduk. Ne yazıktır ki, hala bütün kurum ve kurallarıyla işler bir yönetimi başaramadık. Kesintili bir demokrasi yaşadık. Atatürk ilkelerini bir kenara bıraktık. Devrimlerini yozlaştırdık. Her şey gerçekti; ama şimdi hepsi hayal oldu. Artık yeni bir slogan vardı:'Her şey Türkiye için'di… Eski Türkiye yoktu. Artık, hepsi hayal olan; ama hepsini gerçekmiş gibi gösteren bir dönemdeyiz…

***

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bugün her ilde bir üniversite açılmıştı. Havayolları halkın yolu olmuştu. Hızlı trene de kavuşmuştuk. Kolejlerimiz de var, Anadolu liselerimiz de. Dünyanın 17. büyük ekonomisiydik. Yerli mallarımız hayal oldu; artık yabancı malların tutkunuyuz. Öylesine modern bir ülke olduk ki; çarşaflımız da, türbanlımız da haşemalı plajlarımız da var. Turist cennetiyiz. Koskoca şehirleri köyleştirdik. Köyleri geliştirdik. Büyükşehirlerimizi berbat ettik…

***

21. yy Türkiye'sinde açlarımız, yoksullarımız, cahillerimiz, ulemalarımız, önemli devlet adamlarımız çoğaldı. Milyarderler türettik. Yolsuzlukları es geçtik. Siyaseti kirlettik, dinselleştirdik: hukuku siyasallaştırıp üstünlere verdik. Ülkeyi gerdik de gerdik.

Şimdi meydanlarda Atatürk konuşulmuyor; kendi içinde barışı sağlayamazken, cihanda barış havarisi kesildik. Özellikle kadın cinayetlerinde çağ atladık. Cumhuriyetin kazanımlarını, kurumlarını, kurullarını korumak ve yaygınlaştırmak yerine hepsini yok saydık. Ülkeyi yönetenler, yukarıda söylediklerimizin yerine ideoloji ve siyasi anlayışlarına dayalı bir sistem oluşturdular.

***

Gelinen süreçte pandemi felaketi yaşıyoruz. Aşı üreten Hıfzıssıhha kurumumuzu kapattık. Halkevlerinin okuma yazma bilmeyenler için açtığı kursları unuttuk. Ulusal eğitimden uzaklaştık. Ulusal bayramları meydanlardan kaldırdık. Teknoloji çağında altyapısı hazır olmayan ama uzaktan eğitim modeliyle çocuklarımızı okuldan uzaklaştırdık. Yine zaferden 6 ay sonra, bir yurt gezisi sırasında 24 Kasım 1923'de Konya'da öğretmenlerle yaptığı toplantıda büyük önder şunları söylüyordu: ' ülkemizi, toplumumuzu, gerçek hedefine, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya gereksinim vardır. Biri vatanın yaşamını kurtaracak asker ordusu, öbürü de ulusun geleceğini yoğuran bilgi ordusu. Bu iki ordunun ikisi de değerlidir, büyüktür, verimlidir, saygındır, hangisi öbürüne yeğlenir? Kuşkusuz böyle bir seçim yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de yaşamsaldır.'Yalnız, siz bilgi ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun kıymetini ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp öldüğünü öğreten bir ordunun mensuplarısınız'

***

Ne yazık ki eğitimli gençlerimiz işsiz, beyin göçü yaşıyoruz, yönetim kadrolarında liyakattan uzak kişilere yer veriliyor. Bugünkü manzara kısaca şudur: Ülkemiz büyük sorunlarla yaşıyor. Bir Cumhuriyet çocuğu olarak içimdeki umudu hep diri tutuyorum…