Woke Left ifadesi günümüzde özellikle Anglo Amerikan siyasetinde sıkça kullanılan bir terimdir ve genellikle ilerici-sosyal adalet odaklı - kimlik politikalarıyla ilgilenen sol kesimi tanımlamak için kullanılır. Awake Left demek yerine “Woke” tabirinin kullanılması Afrikan Amerikan halk diline ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda woke left klasik ekonomik sol politikalar yerine kültürel ve kimlik temelli politikaları ön plana çıkaran bir sol kanadı tarif eder hale geldi.

Sağcılardan eleştiri şu yönde: Bu kitle aşırı duyarlılık gösteren, iptal kültürü uygulayan, ifade özgürlüğünü kısıtlayan sol kesimdir. Sembolik kimlik politikalarına sürekli odaklanarak bir sorunu çözmemektedir.

Woke Left ise bu eleştirileri modern solun doğal bir evrimi olarak nitelendirir.

Asıl çatışma ortamı doğası gereği sağ görüşler ile çıkıyor gibi dursa da, yeni nesil sol (kimlik solu) ile en büyük anlaşmazlıklar geleneksel sol akım yani klasik Marksist düşünce ile ortaya çıkmaktadır. Marksistler, Yeni Sol’u sınıf mücadelesini unutmuş, işçileri kimliklerine göre bölen “ilerici burjuva”akımı olarak görürler. Pek çok eleştiri kapitalistlerle anlaştıkları ve sistemle barıştıkları yönündedir.

Woke Sol ile Marksistleri ekonomik indirgemecilikle suçlarlar, ırkçılık ve cinsiyetçilik konularına daha çok değinilmesi gerektiğini savunurlar.

Bugün Woke Sol tüm solcuların genel tutumu olarak yorumlanıyor dünya genelinde ancak bu bakış açısı oldukça yanlış. Teoride de, pratikte de oldukça büyük farklar var aslında farklar var demek de yetersiz bu ikisi bambaşka akımlar. Dünya genelinde ise geleneksel anlamda solculuk -Batı merkezli dünyada- gün geçtikçe önemini yitiriyor ve her yerde cinsiyet, ırk, kısacası kimlik bazlı analizler görüyoruz. Sol neden ve nasıl dönüştü? Yeni sol ve Türkiye ilişkisi nedir? Bu yazı konuya giriş yazımız olsun, devamında yeni nesil sol ile klasik sol’un mücadele biçimini, günlük hayatta gördüğümüz kapitalist ilişkileri ile değineceğim.