Merhum Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın genel başkanı olduğu Yeniden Refah Partisi’nin, Düzce’deki seçim çalışmaları sırasında görmüştük garabeti. Seçim aracında Fatih Erbakan, milletvekili adayları Nezir Merttürk ve Mithat Kütükoğlu’nun yer aldığı fotoğraflar arasında kadın milletvekili adayı Çiğdem Kulalı Seçkin’in fotoğrafı gölgelenmişti.
Kadının adı vardı ama yüzü yoktu.
Aslında gericiliğin sınırı yoktu da biz yeni yeni öğreniyorduk belki. Artık alıştığımız türden haberlerden olduğunu çabuk unutmamızdan ve tekrar örneklerinden biliyoruz. Çünkü, benzer bir olay yine cereyan etti ve bu kez Karatay Müftülüğü, hafızlık diploması alanlar için düzenlenen töreni, kız öğrencilerin yüzünü buzlayarak paylaştı. Sadece sosyal medyada değil müftülüğün resmi internet sitesinde de kız öğrencilerin kim oldukları bellisizdi. Oysa erkek hafızlarla çektirilen fotoğraflarda buzlama yapılmamıştı.
Kadının ne adı vardı ne yüzü…
Devletin resmi görevlisinin selefi tutumunun tartışıldığı aynı günlerde sosyal medyaya bir başka görsel düştü. Van’ın Başkale ilçesinde yapılan bir düğün töreninin davetiyesi idi. 2020 yılına ait davetiyede ne gelinin adı ne evlenecek çiftin annelerinin adı yer alıyordu.
Kadının ne cismi vardı, ne buzlanmış bir yüzü ne de bir adı vardı.
Kadın yoktu. Kadın bir hiçti.
Ve gericiliğin dibi yoktu.
Meğer, konuyla ilgili kerameti kendinden menkul birtakım hocalar vaaz bile veriyormuş. O hocalardan biri vaazında şöyle diyor:
“Düğünlerde davetiyeye annenin de adı yazılıyor. Ne lüzum var ya. Ne gerek var. Babanın adını yaz kafi, Eşitlik varmış. Onun da adı yazılacakmış. Niye ilan ediyorsun eşinin adının ne olduğunu aleme. Ne gerek var başkalarının, rdostklarının, arkadaşlarının eşinin adının ne olduğunu bilmesine. Ne oluyor sanki böyle olunca? Ecdadımızın titiz davrandığı yönlerden bir tanesi de bu. Yüzünü göstermemişler, elbisesini göstermemişler, adını da saklamışlar”
100 yıllık Cumhuriyet deneyiminden sonra vara vara geldiğimiz aşama bu işte: Yoz, çöl bedevilerinin kokuşmuş zihniyetinin dirildiğini görmek ve kadını bir varlık olarak kabul etmeyen Arap sevicilerin elinde kalmış olmak.
Özellikle Karatay Müftülüğü’nün kız öğrencilerin yüzünü bulanıklaştırarak paylaşması örneğine bakılırsa Selefi zihniyet, salt birtakım tarikat ve cemaat şeyhlerinin söylem ve pratiklerinden ibaret değil. Öyle bir karanlık dalga yükseliyor ki, radikal dini akımların bizzat devletin en kritik kurumunda örgütlendiğini söylemek abartıya kaçmaz. Anlaşıldığı kadarıyla mezhepçi, ayrımcı, sürekli kadını aşağılayan din görevlileri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda kendisine çok rahat bir ortam buluyor.
Asıl tehlike bu işte!
Kadının cismi, adı, yüzü
Kelime ATA
Yorumlar