İnsanı,en hızlı biçimde ele veren yanı yüzüdür.Asık mı,güleç mi,gözleri (bakışları) nasıl,rengi ne anlarsınız ilk bakışta.İlk kitabımın adını da bu nedenle“YÜZÜM BANA BENZER” koymuştum…

***

Gerçekten görünen yüzü müdür gerçek olan,yoksa başka yüzleri de var mıdır insanın?İçi başka dışı başka mıdır yoksa,‘insanın alacası içindedir” sözü bu nedenle mi söylenmiştir?İlginç olan şu ki; ancak içine girdikçe anlayabiliriz,çözebiliriz insanı…

***

Şimdi bu da nereden çıktı diyeceksiniz?Şundan ki;Kılıçdaroğlu’nun bir açıklamasını okudum gazetede:“Sayın Çiçek Demirel gibi olmalı” deyişine Cemil Çiçek’in:‘‘Ben kendime benzerim” demesi nedeniyle.Sayın Çiçek,kişi olarak elbette kendine benzer.Görülmüştür ki; bütün siyasetçiler aslında hep birbirlerine benziyorlar.Çünkü muhalefette başka, iktidar olunca başka türlü konuşuyorlar.Bu nedenle ben siyasetçiyi yüzünden çok,ağzıyla tanırım.Hani,“Üslubu beyan,aynıyla insan” denilen lafa takarım kafayı o saat!

***

Derler ki;“Baş ne düşünürse,ayak o tarafa gidermiş.”Konuşunca ağız ve dil, insanı ters yöne doğru iter.Ağzını açınca siyasetçi;dil sorunu yaşıyor;‘yanlış anlaşıldım’,‘amacımı aşan söz söylemişim’ özrüyle kıvırmaya başlıyor.Bizde siyaset ve siyasetçi budur işte…

*

Günümüz liderleri çatışmacı siyaset biçimlerini bir arka plana yaslayarak,var olan toplumsal ve ekonomik çelişkilere hiç dokunmadan söylemsel ikilemler ve düşmanlar yaratma sanatını güdüyorlar.İletişim teknolojilerini de kullanarak doruğa çıkmış bu durum sonuçta sosyal medyayı kullanmayı çok iyi bilen yeni kuşak sağ popülist liderler ortaya çıkardı.Bu duruma TBMM’nin 28.dönem açılışında da canlı olarak tanık olduk.Siyasetsizleşmeye çözümmüş gibi duran, yani sıradan insanda siyasetin öznesi olabileceği illüzyonunu yaratan bir kutuplaşma ve diklenme dili gelişti.

***

Lider siyaseti yüzünden kendi kaderlerini tayin etme kapasitesinden mahrum edilmiş bireyler,bu diklenme dili sayesinde güç sahibi olma arzularını tatmin edebiliyorlar!Yanlış hatırlamıyorsam,demokrasi tarihimizde böylesi bir durum hiç yaşanmadı.1960 sonrasında liderler özellikle de koalisyonlar döneminde(1974) her koşulda bir araya gelip iktidar-muhalefet demeden pek çok sorunu suhuletle çözebiliyorlardı.

.***

Demem şu ki iktidarı elinde tutanlar,demagojik bir üslup kullanarak teşbih ve etkileyici söz söyleme sanatının inceliklerini de işin içine katarak diyaloğa değil ağız dalaşına davet eden hakaretengiz ifadeleri,olguları hiçe sayan ve komplo teorilerini öne çıkaran iddialarla,dünyayı siyah-beyaz kamplara ayıran bir vizyon sayesinde kendi çelişkilerinin, tutarsızlıklarının üzerini örtüyorlar.Bunları da genelde kaba bir üslup kullanarak yapıyorlar.

*

Türk siyasetinde, nezaketten, hoşgörüden uzak derin bir üslup sorunun yaşanıyor olması son derece üzücüdür.Asıl sorun‘‘ insan derisiyle kaplı bir anayasa sorunu’’dur.Nitekim TBMM’nin açılışında bunun nasıl bir sorun olduğu görülmüştür…