Hava soğuk ve yağışlı olmasına rağmen Olgunlar Sokak'ta, ikinci el kitapların satıldığı tezgahların önü her zamanki gibi kalabalıktı.

Kalabalığın büyük kısmını üniversite çağındaki gençler oluşturuyordu.

Onlar daha çok, ders kitaplarının sergilendiği tezgahlar önünde kümelenmişti.

Olgunluk çağındakiler ise, pür dikkat kesilmiş, eşin-dostun tavsiye ettiği romanların arayışı içindeydi.

Yağmura aldırış etmeden bir köşede durup, çevresini sardıkları tezgahlarda aradığını bulmaya çalışan öğrencileri ve kitap kurtlarını izledim.

Sonra da Atatürk Bulvarı ile Olgunlar Sokak'ın kesiştiği noktada bulunan beş katlı binaya baktım uzun uzun...

Bir dönemin gazeteci fabrikası olan, benim de çatısı altında yıllarca çalıştığım, meslek adına çok şey öğrendiğim THA'nın (Türk Haberler Ajansı) unutulmaz anılarla dolu Ankara Bürosu'nun bulunduğu binaya baktıkça eski günleri anımsadım.

Karşı kaldırıma aracını park etmeye çalışan Prof. Yakup Kepenek'in ölümden kıl payı kurtulduğu silahlı saldırı,

Sağ ve sol görüşe mensup öğrencilerin Atatürk Bulvarı'ndan Olgunlar Sokak'a taşan bitip tükenmek bilmeyen çatışmaları,

Maaş ödemelerinin geciktiği dönemlerde imdadımıza yetişen, karşı kaldırımın demirbaşı olan simitçi,

Parası ödenmediği için ajans çalışanlarını görev yerine götürmek istemeyen anlaşmalı taksi sürücüsünün inadını kırma uğraşları.

Birer birer geçti gözlerimin önünden.

Yıllar binayı yıpratmıştı ama, anılar taze kalmıştı.

Yitirdiklerimizi anımsadım tek tek…

Reşat ağabey geldi gözlerimin önüne.

Tipik bir Karadenizliydi.

Basın camiasında ''Hamsi Reşat'' diye anılırdı.

Fıkralara konu olacak ne çok hikaye dinlemiştim O'nla ilgili.

Bir keresinde gribe yakalanan oğluyla yaptığı telefon konuşmasına tanık olmuştum.

''Ayağında terlik var mı?' 'diye soruyordu oğluna.

''Evet'' yanıtını alınca tatmin olmamış, ahizeyi ayağına yaklaştırmasını istemişti.

Oğlu söyleneni yapınca da ''şimdi ayağını yere vur bakalım'' demişti.

Uzaktan kumandalı ''kontrol'' testi...

Çıkacak sesten ayağında terlik var mı yok mu anlayacaktı.

Güleç yüzünden, gülen gözlerinden zeka fışkırırdı.

Gece yarılarına kadar uzayan Meclis çalışmaları sırasında pek çok atlatma habere imza atmıştı.

Herkesin sevdiği bir isimdi.

Kızgın anında bile gülümserdi.

Olgunlar Sokak'tan ayrılıp, Atatürk Bulvarında ilerlerken hala o güzel günlerle ilgili anılar canlanıyordu gözlerimin önünde…

Dönüp bir kez daha baktım gri binaya…

Biraz rengi solmuş, yıpranmıştı…

Daktilo seslerini duyar gibi oldum,

Gözlerim buğulandı.