“Çükündür'' nedir bilir misiniz?
Ne olduğunu söylemeden önce bir kısa öykü anlatayım. Yaşanmış bir öykü…
Yıl 1914.
O zaman Kütahya’ya bağlı küçük bir kasaba olan Uşak’ın Kalfa köyü’nde Mollazade Nuri Bey, nereden bulduysa bulmuş “çükündür'' tohumu getirmiş köye. Bahçesine ekip yetiştirmiş. Kendi yetiştirmekle kalmamış, tüm Uşak’a yayılması için çabaya girişmiş. Öyle çalışmış çabalamış ki, bir süre sonra çarşı-pazar çükündürle dolmuş.
Okkası kırk paradan satılan çükündürü alanlar, kaynatıp, kabuğunu soyarak yiyorlarmış.
Çükündürü Uşak’ta yaygınlaştıran Mollazade Nuri Bey, bir gün aile içinde “Şu Uşak’a bir şeker fabrikası yaptırayım da, herkes bol bol şeker yesin'' deyivermiş. Oğlu Muhsin de bunu okulda söyleyince, fabrika haberi yayılmış kasabada. Yayılmış ama kimse inanmamış bunun olacağına. Muhsin’le dalga geçermiş arkadaşları “Şeker Fabrikası Müdürü’nün oğlu'' diye.
O çocuk, “çükündür''ün şeker pancarı olduğunu okulda sonradan öğrenmiş. Nebatat Dersi’nde… Öğrenmiş ama, yine de pancar değil de “çükündür'' demeyi sürdürmüşler konuşma dilinde.
Uşak Şeker Fabrikası’nın ilk şeker pişiricisi Lâtif Sungur’un anlattıklarına göre ise, halı tüccarı Hacı Badibadioğlu İngiltere’ye gitmiş ve ona İrlanda’yı gezdirmişler. Orada görmüş pancarı. Pancara “sükündür'' diyorlarmış İrlanda’da. Uşak’a pancar tohumunu ilk getiren de oymuş meğer ki… Mollazade Nuri Bey ondan almış tohumu. Bu arada, “sükündür'' adı da oluvermiş “çükündür''.
***
Baba Mollazade Nuri Bey mi?
Türkiye’de ilk şeker fabrikası kurma girişiminde bulunan, soyadı yasasıyla “Şeker'' soyadını kullanmaya başlayan Nuri Şeker.
Ancak onun şeker fabrikasına giden serüveninde, anlattığım öyküden sonra bir köpük helvası yapma öyküsü de var.
Oğlu Muhsin Şeker’den dinleyelim o serüveni de…
“Babam, fabrikayı kurmadan evvel şekeri evimizde imâl etmeyi başarmıştı. Köyde yetişen pancarı şehirdeki evimizde kazanlara koyup kaynatıyor, kabuklarını soydurup rendeletiyor, ağaçtan yapılmış sıkma makinemizde sıkıp elde edilen şerbete kireç ayranı katıyor, sabaha kadar öyle bırakıyordu. Sabah, kireci altına çökmüş şerbeti bulandırmadan başka kazanlara aktarıyor ve bundan köpük helvası yapıyordu.. O yıllarda (pazar) Perşembe günleri kurulurdu. Ben, yapılan bu helvaları pazara götürür, bağıra-bağıra satardım, şehirlisi, köylüsü kapış kapış alırlardı.
Babam bununla yetinmedi. Sayısız deneylerden sonra, pancar kokusu alınmış koyu şerbet elde etti, bu revaki dükkân dükkân gezdirdi, işte dedi, bu şekerin koyu şerbetidir. Bir şeker fabrikası yaptıralım, tarlalarımıza bol bol çökündür ekelim, hem paralarımız Avrupa’ya gitmesin, hem de çoluk-çocuk, milletimiz bol şeker yesin…''
***
Bu anlatılanlar, Cumhuriyet’ten önceki yıllarda, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşananlar…
Cumhuriyet’le birlikte ise, düşünü gerçek kılmak, fabrika kurmak için kolları sıvamıştır Mollazade Nuri Bey…
Öyle anlatılır ki Mollazade Nuri Bey, köy köy dolaşmış, fabrikayı kurmak için yumurta toplamıştır.
Bu rivayet o kadar yazılmış çizilmiş, dilden dile dolaşmış ki, gerçek sanılmıştır.
Oysa Mollazade Nuri Bey, şirketin kuruluş nizamnamesiyle Ankara’nın yolunu tutmuş, Vekilller Heyeti’nin huzuruna çıkmıştır. Heyet fabrikanın kurulabileceğine pek inanmamıştır. Bunun içindir ki Başvekil Hüseyin Rauf Bey sormuştur:
“Beybaba, sen bu fabrikayı neyle kuracaksın? Fabrika kurmak senin sandığın kadar kolay bir iş değildir.''
Mollazade Nuri Bey’in yanıtı mı?
“Uşak ve mülhakatı yirmi beş bin hanedir. Bunun beş binini çıkaralım, geriye yirmi bin kalır. Her gün birer yumurta toplasam yirmi bin yumurta eder. Bunları ikişerbuçuk kuruştan satsam, günde beş yüz lira gelir sağlarız, bu da eder ayda on beş bin, yıldaysa 182 bin 500.''
Hüseyin Rauf Bey’in hoşuna gitmiştir bu yanıt.
Doğru olan budur oğul Muhsin Şeker’e göre. Yumurta topladığı konusu ise dilden dile dolaşıyor hâlâ…
____________________
Kaynak: Türkiye Şeker Sanayii 1926 – 1976, Hazırlayanlar: Turan V. Velidedeoğlu, Ethem Koru, Dr. Rıza Güray, Murat Öner, Yılmaz Gürelli, Yavuz Demirtaş, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Yayını, Basım: Mars Matbaası, Ankara. (Yayın tarihi yazılmamış, 1976 veya 1977 olmalı).