Ulusal düzeyde tanınan, hakkında yazılar yazılan şairlerimiz bir yana ülkemizin her bir yanı yerel kültürden beslenen şairlerle doludur. Onlardan birisidir Arif Karakoç (1931 – 1998). Uşak doğumlu ama Muğla'yı yurt bellemiş sonra… Mezarı da oradadır. Menteşe'de…

Onun 'Sarı Yasemin' şiirindendir şu dizeler:

'Duvarları taş örgülü / Kapıları demir sürgülü / Tavanı sarı tahtadan / Sandıkları ayva kokan / Konaklar kurdum / Geleni yoktur / … / Avlusunda sarı yasemin / Dallarında anılar / Kimi açar kimi solar / Mevsimi karışır sevginin / Bileni yoktur'.

Hüzünlü bir yalnızlık atmosferine sürükler okuyanı dizeler…

***

Şiirin alınlığında 'Sağdıcım Şadan'dan' yazar.

Yaklaşık bir yıl önce yaşama 'Eyvallah!' deyip bu dünyayı bizlere bırakıveren Çınar Çığ (1938 – 2020) ise 'Üç Sözcük' şiirinde dizelerde anar 'sağdıcı Şadan'ı:

'Coşku ki / Her gün ödedi vergisini Bedri Rahmi / Acı ki / Çınar içinden çürür / Şadan ki / Görünce çoğalır insan'.

***

Üç kişi anılıyor bu kısacık şiir de… Anadolu coğrafyasının, kültürünün tutkunu; türkülerin coşkusunu dizelere, tuvallere taşıyan Bedri Rahmi Eyuboğlu, şairin kendisi ve Şadan…

Şadan mı?

Sürgün gittiği yeri mavi bir merhabaya çeviren, Anadolu mitolojisinin yorulmaz kazıcısı Halikarnas Balıkçısı'nın manevi oğlu diye bildiğimiz Prof. Şadan Gökovalı.

Gazeteci ama Halikarnas'tan el almış bir mitoloji uzmanı, bilim insanı, rehber ve şiir dostu aynı zamanda…

Balıkçı'nın ölümünden sonra kitaplarını okurla buluşturan, 'Mavi Sürgün'den 'Aganta Burina Burinata'ya tüm kitaplarında önsözü bulunan, hem de birkaç dilde yayımlanmış çok sayıda kitabı olan Şadan Gökovalı.

***

Yazarların, şairlerin yazılarında, şiirlerinde söylediklerini, düşüncelerini yaşam da sınar bazen. Yaşam içindeki duruşları, örtüşürse söyledikleriyle ürünlerinin yanısıra kişilikleriyle de ayrı bir değer kazanırlar.

Bunu niçin söylüyorum?

Şadan Gökovalı'yla ilgili çok önemsediğim bir anekdot nedeniyle…

Şadan Gökovalı'nın dostlarından şair, yazar Hüseyin Yurttaş'ın iletisiyle Gökovalı'nın ölüm haberini aldığımda (31 Ocak), bu anı-anekdot gelivermişti çünkü usuma.

Gökovalı'nın sevdiği, saydığı, değer verdiği şairlerimizden Ali Yüce anlatmıştı…

Yıl: 1981. 12 Eylül faşizminin karanlığı yaşanıyor ülkemizde. Atatürk'ünse doğumunun 100. Yılı… İzmir Sanatçılar Derneği, Atatürk Şiirleri Yarışması düzenlemiş bu nedenle. Ali Yüce de, 'Dersimiz Bağımsızlık' adlı şiiriyle katılmış yarışmaya. Seçici Kurul gelen şiirleri okumuş, değerlendirmiş ve birinciliğe değer bulmuş Ali Yüce'nin şiirini…

Gel gör ki, Ege Sıkıyönetim Komutanlığı devreye girmiş. Seçici kurul üyelerine baskı yapılmış. Yeniden oylanmış şiirler. Böylece puanı düşmüş Ali Yüce'nin şiirinin…

İnsan şaşırıyor değil mi?

Ve düşünüyor ister istemez…

Peki, Seçici Kurul üyeleri arasında buna karşı çıkan olmamış mı?

Olmuş elbette…

Örneğin İbrahim Cüceoğlu demiş ki:

'Benim boyum bir seksen. Sıkıyönetim, bir elli yapabilir mi?'

Ali Yüce'nin sözcükleriyle söylersem 'uygarca ve yiğitçe' karşı çıkanlardan olmuştur Oktay Akbal ve Şadan Gökovalı da…

***

Çınar Çığ'ın şiirine dönersem…

Böyle, yazdığıyla, sözüyle, duruşuyla 'uygar' insanları görünce elbet çoğalır insan…