Batı Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede çevre kirliliği ile ilgili olarak başlayan kamuoyu oluşturma hareketi, birçok siyasi partinin çevre sorunlarını kendi parti programlarına katmalarını sağladı.

Doğayı korumaya yönelik hareketler 19'uncu yüzyılın başlarında başlamış ve 1960'lı yıllarda en yüksek düzeye ulaşmıştır. ABD de Barry Commoner ve Paul Ehrlich, Fransa'da Jean Rostand ve Rene Dumont gibi bilim adamları kamuoyu oluşmasında etkili olmuştur.

1967 yılında Bretagne kıyılarının kirlenmesi, Japonya'da Minamata hastalığı kamuoyunun büyük oranda ilgisini çekmiştir.

1970'lere kadar birçok ülke hava kirliliğini önlemeye yönelik önemli yasalar çıkarılmaya başlandı. 1972 yılında Stockholm'de toplanan Dünya Çevre Sorunları Konferansı su kirliliği üzerinde durdu.

Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi 19 Mayıs 1972 de Avrupa Toprak anlaşmasını kabul etti. Bu anlaşmada su ve toprak kirlenmesini önlemeye yönelik hükümler konuldu.

21 Kasım 1984 yılında İtalya'da çıkartılan yasa 1 Ocak 1991 de yürürlüğe girmiştir. Bu yasa ile doğanın yok edemeyeceği malzemelerle üretilen ambalaj ve paketleme yasaklanmıştır.

Çevre sorunlarının çözümüne yönelik çabalar, Hollanda, Belçika, Avusturya gibi ülkelerde Sağlık Bakanlığınca yürütülmektedir. Kanada İsveç ve Japonya da ise Tarım, Orman vb. bakanlıkların görevidir. Fransa ve İngiltere'de doğrudan çevreden sorumlu Bakanlık vardır.

Kentleşme ve sanayileşme önemli ekolojik ve çevresel etkilenimlere neden olmuştur. Gelişmekte olan ülkeler çevre sorunlarının çözümü için GSMH'nın yüzde 0,5-2'si ayrılmaktadır.

Halen gelişmekte olan ülkelerde kırsal kesimde yaşayanların hemen hemen yüzde 90'ının sağlıklı su kaynaklarından yoksun olduğu bilinmektedir. Alma Ata bildirgesinde de sağlıklı su sağlanması temel sağlık hizmetleri arasında sayılmaktadır.

Kentlerde su kısıtlılıkları ve daha büyük boyutta yeraltı su kirliliği sorun olmaktadır. Suyu taşıyıcı olarak atık uzaklaştırmakta kullanılma zorunluluğu ise yüzeysel su kaynaklarının organik yükünün artmasına neden olmuştur. İnsan atıklarının uzaklaştırılma amacıyla yapılan lağım altyapısı aynı zamanda pissuyun uzaklaştırılması amacıyla da kullanıldığından kentleşmenin boyutuna göre kimyasal kirletici oranı artım göstermektedir.

19 ve 20'nci yüzyılın endüstrileşme sürecinin getirdiği endüstrileşme süreci yerel çevrelerin kimyasallarla kirlenmesini artırdı. Bu bölgelerde yaşayanlar ve çalışanlar çok daha büyük oranda etkilendiler. 20'nci yüzyılın başlarında tehlikeli kimyasallar ve iyonlaştıran radyasyonla mesleki etkilenim arttı.

Günümüzde nüfus patlaması ve ekonomik etkinlik artımının dünyanın değişik biyofiziksel sistemler üzerindeki birleşik etkisi bu sistemlerin kendilerini yenileme ve onarma kapasitelerini aşmaya başladı. 'Homo sapiens' halen toplam karalardaki fotosentezsel üretimin yüzde 40'ından sorumlu durumdadır. Besin üretimi, arazi ve orman alanlarının kazınması, toprakların sömürülmesi, bina, yol yapımı ve doğal yüzeylerin geçirgen olmayan biçimde kaplanması başlıca nedenleri oluşturmaktadır.