Kuruluşu 'haksızlığa isyan' ile gerçekleşen Gençlerbirliği, 14 Mart'ta bir Asır'ıı geriden bıraktı.
Ankara Sultanisi (Atatürk Lisesi) öğrencilerinin; 1923 yılında kurulması planlanan futbol takımı seçmelerinde iyi futbolcuların kadroya alınmamasından dolayı büyük huzursuzluk duymuş ve açtıkları isyan bayrağı, bugün 100 yılını deviren Gençlerbirliği'nin kurulmasına, renklerinin de o anda bulabildikleri formaların kırmızı-siyah olması nedeniyle aynı renklerle tescil edilmesine neden olmuştu.
Kuruluş gerekçesi olan 'haksızlığa isyan' o günden bu yana Başkentimizin bu güzide takımının da uymakla yükümlü olduğu temel ilkelerin başında yer aldı…
Gençlerbirliği tarihi boyunca tam 48 sezon 1. Ve Süper ligde mücadele etti. Tam 5 kez final oynadığı Türkiye kupasını 2 kez müzesine götürdü, çok güzel işlere öncülük yaptı. Avrupa kupalarında ülkemizi başarıyla temsil etti.
Hatta Gençlerbirliği, 2003-2004 UEFA Kupasında sergilediği performansla tarih yazdı. Zamanın güçlü ekipleri olan Blackburn Rovers, Sporting Lizbon ve Parma'yı eledi. O sezon kupayı kazanan Valencia'ya tek yenilgiyi tattırdı. İspanya'daki rövanşta da büyük talihsizlikler sonucu elenerek çeyrek final kapısından döndü.
Başarıları bununla mı bitiyor elbette ki hayır. 1959'da kurulan Milli Lig (Şimdiki Süper Lig) öncesi 1941 ve 1946 yıllarında iki finalde de Beşiktaş'ı yenerek Türkiye Futbol Şampiyonluğunu Başkent adına elde etmiş bir kulüptür.
Lig takımları içinde tek borçsuz ve kasasında milyonlar olan kulübüydü Başkent'in Kırmızı -karaları… Tabi ki özellikleri sadece bu kadar değildi.
Türkiye'nin en modern tesislerine sahipti, en iyi altyapı ondaydı, ülkede tek bir kulüp yoktu ki kadrosunda Gençlerbirliği kapısından geçmiş bir futbolcusu olmayan…
Sponsoru yoktu, olsa bile verdiği para bir dişin kovuğunu doldurmaya yetmiyordu, seyirci geliri yok denecek kadar azdı, yayın geliri de öyle ahım şahım değildi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bu özelliklerini tam bir yönetici efsanesi olan Başkan İlhan Cavcav başkanlık döneminde kazandı. Belki de hiç kırılamayacak bir süre olan 40 yıllık başkanlığı boyunca ona tıpkı bir evlatlarına baktığı gibi sarıp sarmaladı ve onu korudu.
İlginç saplantıları da vardı. Kulübün bir çayının bile hesabını yapardı. Ancak değerini bulmayan hiçbir futbolcunu, tek gelir kaynağı bu olmasına karşın hemen vermez daha iyi olması için çaba gösterir ve milyon dolarlara satardı. Genç yetenekleri bulmak için ülke çapında çok güçlü bir antrenör ağı kurmuştu, bununla da yetinmeyip Afrika pazarını erken keşfedenlerdendi. Üstelik menajerleri bile devre dışı bırakmıştı. Bulduğu Afrikalı futbolcuları, Türkiye pazarında alındıkları fiyatın kat be kat üzerinde 4 büyüklere hatta Real Madrid gibi dünya devi kulüplerine satıyor, elde edilen paralarla modern tesisleri hem Gençlerbirliği'ne hem de ülke futboluna kazandırıyordu. Öyle ki bir tek Geremi Njitap için Real Madrid'ten gelen 5 milyon euro bonservis parasıyla Beştepe'deki 5 yıldızlı otel ayarında altyapı için tesisi yaptırdı.
Rahmetli Cavcav'ın Türkiye'nin transfer standartlarına göre çok iyi fiyata sattığı futbolcular arasında; Tarık Daşgün (5 m €- FB), Mustafa Pektemek (4 m €- BJK), Orhan Şam 3,5 m €- FB), Draman Haminu (3 m €- L. Moskova), Aykut Demir(2.9 m €- Trabzon) Ümit Karan (2,5 m €- GS), Ahmet Çalık (2,5 m €- GS), Ali Eren Beşerler (2.25 m €- BJK), Soner Aydoğdu (2.25 m €- Trabzon), Serkan Balcı (2 m €- FB), Jimmy Durmaz (2 m € -Olympiakos), İrfan Can Kahveci (1.6 m € -Başakşehir), Okan Koç (1.4 m € -BJK), Gökhan Gönül (1.4 m €- FB) ilk sıraları alıyordu.
Ancak böyle bir başkanın tedrisatından geçtiği, hatta aynı genden gelen bir başka Cavcav'ın (Murat) üstelik tam 4 yıl 3 ay 23 günde batağa sürüklediği Gençlerbirliği, maalesef o günden beri bir türlü toparlanamadı.
Futbol tarihinde bir iş bilenin tam 40 yılda yönetip yücelttiği, bir iş bilmezin de sadece 4 yılda batırdığı bir başka örnek yoktur herhalde…
Takım için bırakın elini başını bile taşın altına koyan Niyazi Akdaş başkan, 100. yılını kutladığı bu günlerde Gençlerbirliği'ne daha fazla kötü günler yaşatmamak için çırpınıyor ve maalesef tüm Ankara da onu yalnız bırakmanın vurdumduymazlığıyla 100 yıllık Koca Çınar için kılını bile kıpırdatma zahmetine katlanmıyor.
Ankara'yı yönetenler de dahil, Gençlerbirliği'ni yalnız bırakanlar, bence artık kulübün yaşından başından utanmalıdır.