Önceki yazılarımızda ülkemizde milliyetçiliğin gecikmeli olarak ve 'dışarıdan' etkilenerek gelişmesinin esas sebebinin ülkemizde kapitalist gelişmenin geç başlaması ve daha sonra emperyalizmin etkisi altında 'çarpık' bir şekilde gelişmesi olduğunu söylemiştik...

Bu 'çarpık kapitalist gelişme' kavramı bir zamanlar ülkemizde çok kullanıldı...

Kavram zamanla ortadan kalktı, ama ifade ettiği gerçek değişmedi.

***

'Çarpık'lığı doğuran nedenleri de bir önceki yazımızda kısaca şöyle özetlemiştik:

'Büyük ticari merkezler olan liman kentlerinin ekonomik yaşamına yabancı şirketlerin ve 'levanten' olarak adlandırılan yabancı ülke kökenli tüccarların egemen olması...

Liman kentleriyle belirli tarım ürünleri yetiştiren 'iç' bölgeler arasındaki bağın onların yerli acentaları olarak görev yapan Rum ve Ermeni kökenli yerel tüccarlar tarafından kurulması...

Ve 'Kasabaların yabancı ya da azınlık tüccarlara ucuza kapattıkları malı sağlayan ve yoksullaşan tarımsal üreticileri yüksek faizle borçlandırarak zenginleşen 'yarı-feodal' tefeci-tüccarların eline kalması.'

***

Milliyetçiliğin geç gelişmesinin bir diğer nedeni de 17. yüzyıldan sonra bile Osmanlı devletinin kilit noktalarında görev yapan 'devlet adamları'nın çoğunun devşirme, mühtedi (tabiyet değiştirmiş) veya azınlık kökenli olmasıydı...

Bazı ünlü devlet adamlarını hatırlayalım: Humbaracı Ahmet Paşa (Comte de Bonneval), Mehmet Ali Paşa (Magdeburglu Detroit), Mustafa Celalettin Paşa (Constantin Borzecki), Serdarı Ekrem Ömer Paşa (Michel Lattas), Macar Osman Paşa (Farkos Sandor), Macar İsmail Paşa (General Kmetty), Aleksandros Karatodori, Aleksandr Mavrokordato, Konstantin Morozi, İstavraki Aristorki vb...

Burada küçük bir bölümünün adlarını saydığımız bu devlet adamlarının bir bölümü Türk milliyetçiliğinin gelişmesine karşı çıkar ve içinden geldikleri azınlık toplulukların bağımsızlık emellerine hizmet ederken, bir bölümü devletin modernleşmesine yaptıkları katkılarla tanınmışlardı.

***

Örneğin Aleksandros Karatodori, Fenerli Rumların nüfuzlu ailelerinden olan Mavrokordatos ailesinin bir üyesiydi.

Bu ailenin 'reisi ' Aleksanr Mavrokordato, 1821 yılında başlayan Yunan Bağımsızlık Savaşı'na katılmış, Ocak 1822 tarihinde oluşturulan ilk Yunan ulusal meclis tarafından İcra Heyeti başkanı olarak seçilmiş, daha sonra bir dönem başbakanlık görevini üstlenmişti...

Konstantin Morozi, Osmanlı filosunda amirallik yaptıktan sonra Moldovya tahtına voyvoda olarak oturmuştu.

***

Bu isimlerden bazıları ise Osmanlı devletinin modernleşmesine ve Türk milliyetçiliğinin gelişmesine yaptıkları katkılarla ün kazanmışlardı...

Örneğin, İspanya Veraset Savaşları'nda ün kazanan ve XIV. Louis ile arası açılınca Avusturya'ya kaçan ünlü bir aristokrat olan Humbaracı Ahmet Paşa, Osmanlı ordusunun modernleşmesi için yaptığı çalışmalarla tanınmıştı...

Alman kökenli bir Osmanlı generali olan Müşir Mehmet Ali Paşa (Ludwig Karl Friedrich Detroit), ise 1877-1878 Türk-Rus harbinde Tuna Cephesinin komutanı olarak ün yapmıştı...

Mustafa Celalettin Paşa (Konstanty Borzecki), 1848 Devrimine katılmış, devrim yenilgisinin ardından Osmanlı Devletine sığınmış Polonya asıllı bir subaydı... 1869 yılında Fransızca olarak yayınladığı 'Eski ve Modern Türkler' adlı eserinde Türkçülük fikrini ileri sürmüş ve Arap alfabesinin kaldırılarak Latin alfabesinin kullanılmasını savunmuştu...

Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa (Michel Lattas) ise Ortodoks mezhebine mensup bir Hırvat olmasına karşın 1827'de Avusturya'da Harp Okulu öğrencisiyken Osmanlı tabiyetine geçmiş ve Tanzimat dönemi padişahlarından Abdülmecid'e veliahtlık döneminde hocalık yapmıştı.

***

Türk milliyetçiliğinin gelişmesi açısından II. Meşrutiyet dönemi bir 'milat' kabul edilir...

Ancak o dönemde bile Türk milliyetçiliğinden çok 'Osmanlı milleti' kavramı öne çıkmıştı... Bunun nedeni, ekonomik sıkıntılar ve askeri yenilgiler sonrası dağılmakta olan imparatorluğu 'çok uluslu bir millet' yaratarak bir arada tutma gayretiydi...

Bu çaba başarısızlığa uğrayınca, İttihat Terakki iktidarının son döneminde bu kez 'Pan Turanizm' akımı benimsendi. Ne var ki, bu akım da aslında Birinci Dünya Savaşına hazırlanan Almanya tarafından Rusya topraklarında yaşayan Türkleri 'müttefik Osmanlı İmparatorluğu' saflarına kazanmak için yürütülen çabaların bir ürünüydü.

(Devam edecek)