Ütopya ve distopya" başlıklı yazımızda bir "distopya" örneği olarak George Orwell'in "1984" isimli kitabından söz etmiştik...
Orwell'ın kitabının ana fikri, bu çağın özelliğinin eskiden olduğu gibi bireysel özgürlüklerin baskı ve işkenceyle kabaca yok edilmesi değil, aksine her şeyi gören ve izleyen "Büyük Birader"in gözüne hoş görünmek için insanların baskının kaynağını sevmesi ve onu güzelleştirmesiydi...
Çağımızın bir çok yöneticisi artık klasik totaliter yöntemleri ilkel buluyor; insanları kaba baskı ile sindirmek yerine onların her hareketlerini gözetleyip denetlemeyi tercih ediyor.
***
"1984" kitabı 1949 yılında yazılmıştı...
O günden bugüne yaklaşık 70 yıl geçti...
Bu 70 yılda, özellikle iletişim alanında insanlık tarihinin gördüğü en hızlı değişim ve dönüşüm yaşandı.
***
Günümüzde insanların ceplerinde taşıdıkları "akıllı" cep telefonları bile o dönemde herhangi bir "casus"un hayal gücünün sınırlarını aşan işler yapabiliyor...
Dahası "mahrem" olarak kabul edilen bilgisayarlar ve cep telefonları, çeşitli yöntemlerle başka bilgisayarlar ve cep telefonlarının belleklerinin içine girebiliyor...
Böylece o kişinin hayatındaki en gizli bilgilere, düşüncelerini yazdığı metinlere, kişisel fotoğraflara kolayca ulaşabiliyor...
Üzerinde çok tartışılan "zihin okuma" aslında bu yöntemle büyük ölçüde gerçekleştirilmiş bulunuyor.
***
İşin kötü tarafı, bu olay yalnızca bireyler arasındaki "mahremiyet ihlali"nin sınırlarını aşmakla kalmıyor...
Artık devletlerin de gizlisi saklısı kalmamış halde...
En ileri teknoloji ile korunan bilgisayarlardaki bilgiler bile teknolojik yöntemlerle, o da olmazsa bir kişinin saf değiştirmesiyle başka devletlerin eline geçiyor.
***
Bu olay 2014 yılında ABD'nin teknolojik istihbarat örgütü olan NSA'in çalışanı Edward Snowden elinde önemli bilgiler olmak üzere "Doğu'ya iltica" ettiğinde gerçekleşti...
Elindeki çok gizli belgelerin dijital kopyalarıyla "Doğu'ya" iltica etmeden önce NSA'e hizmet veren bir şirkette sıradan bir çalışan gibi görünen Snowden, iltica ettikten sonra aslında NSA'ın teknik uzmanı olduğunu, ABD Savunma İstihbarat Ajansı'nda dersler verdiğini ve asıl görevinin iletişim sistemlerini ABD için çalışır hale sokmak olduğunu ifşa etti...
Snowden'ın itirafları ABD'yi sarsarken insanlara ünlü "bestseller" yazarı Dan Brown'ın yazdığı "Dijital Kale" isimli romanı hatırlattı.
***
Romanda anlatılan "Dijital Kale", Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA) tarafından kullanılan ve uydular aracılığıyla tüm dünyayı saran iletişim ağındaki şifreli metinleri çözerek bunları depolayan bir "süper bilgisayar"dır...
Daha sonra su yüzüne vuran bazı bilgiler, bahsedilen süper bilgisayarların marifetlerinin Dan Brown'ın hayal gücünü de aşacak işler yaptığını ortaya koymuştur...
Gizli bilgileri internette yayınlayan WikiLeaks, geçtiğimiz yıllarda NSA'nın Almanya Başbakanı Merkel başta olmak üzere dünyanın bir çok liderinin çözülemez zannedilen şifre anahtarları kullanarak başka ülke liderleriyle yaptığı konuşmaları dinlediğini gösteren belgeler yayınlamıştır.
***
Bu gelişmeler, özellikle de devletler arası ilişkilerde "piramidin alt katlarında" yer alan devletlerin sırlarını gizleme şanslarının kalmadığını gösteriyor...
Kullandığımız ileri teknoloji ürünü her aygıtın verileri haberleşme kanalı olarak kullanılan uyduların işlemcilerinden geçiyor...
Bu uyduların denetimi de büyük devletlerin ellerinde.
***
Ancak sistem giderek daha karmaşık bir hal alıyor...
Ve "Dijital Kale"deki bir başka öngörü daha gerçekleşme yolunda...
Hatırlatalım...
Romanda, NSA'ın kullandığı özel bilgisayar karşılaştığı esrarengiz bir şifreyi çözemez... Bir kriptoloji uzmanı göreve çağrılır. Uzmanın vardığı sonuç ava gidenin avlandığıdır... ABD'nin en güçlü haber alma örgütü kırmaya çalıştığı bir şifre tarafından ele geçirilmiş ve rehin alınmıştır.
***
Günümüzde Rusya ve Çin gibi dünya sahnesinde giderek öne çıkan ülkeler de hem kendi ülkelerinde hem de dünya ölçeğinde "dijital dünya"yı denetlemenin yollarını ve yöntemlerini geliştirmiş bulunuyorlar...
Son ABD seçimlerinde Rusya'nın istihbarat örgütünün ABD başkanlığına adaylığını koymuş olan Hillary Clinton'un şifreli maillerini ele geçirerek çözdüğü ve bu maildeki bazı bilgileri Trump'ın seçim kampanyasında Clinton aleyhinde kullanmaları için onun yakın adamlarına ilettiği iddiaları ABD'de resmi bir davanın konusu haline geldi...
Peki tüm bu gelişmeler ütopyalarımızı nasıl etkiledi?..
Saklanacak yer bulamayan ütopyalar hayatımızdan çekip gitti mi?...
Bu konuya devam edeceğiz.