Kim ne derse desin; bir gerçek var ki o da spor kulüplerinde takım yönetimin aynasıdır, kulüp içindekileri de olduğu gibi yansıtır.

Teknik heyetin, futbolcuların hatta kulüp çalışanlarının yönetimin içinde bulunduğu her durumdan etkilenmemeleri yadsınamaz... Kriz varsa bunu iliklerine kadar hisseder, gelecek kaygısı başlar. Bundan daha doğalı da olamaz. Profesyonel düzende her bireyin kulübe olan aidiyet duygusu, geçmişten gelen bir bağı yoksa sözleşme süresinin sonuna kadardır. Onların da düşünmesi gereken bir ailesi ve gelecekle ilgili planları vardır.

Bu durumun en belirgin örneği çok yakın tarihte asırlık bir geçmişi olan Başkentimizin koca çınarlarından Gençlerbirliği’nde yaşandı…

Kırmızı-siyahlılar, Başkan Niyazi Akdaş’ın istifasını kamuoyuna açıkladığı 22 Ocak’tan bu yana kulüpte yaşanan belirsizlikler yüzünde oynadığı biri kupa olmak üzere 7 resmi maçta 4 yenilgi ve 3 beraberlikle galibiyet hasretini sürdürdü.

Yaklaşık 3 yıl gibi kısa bir süreye tam 8 kongre sığdırarak kırılması güç bir rekora imza atan Gençlerbirliği için 3 Mart öncesine kadar “kulüp ortada kaldı” iddiaları ayyuka çıkmıştı. Neyse ki bu son genel kurulda iddiaların aksine sağduyu sahibi 3 aday, onca borca karşın başkanlığa talip oldu. Bu sevindirici durum da Başkent ekibinin sahipsiz olmadığını ele güne gösterdi.

Yeni başkanın bir oy farkla belirlenmesi ilginç olduğu kadar çekişmenin sertliğini göstermesi açısından da önemliydi.

Sonuçta başarılı iş insanı Osman Sungur ve değerli yönetim kurulu üyelerini; Efsane Başkan İlhan Cavcav’ın ilk görev süresinden başlayan ve oğlu Murat Cavcav’ın başkanlık dönemine kadar süren kongre üyeliğimden dolayı gurur duyduğum Başkentimizin bu önemli değerine sahip çıktıkları, olumsuz mali tabloya karşın ellerini taşın altına çekinmeden koydukları için kutluyor hatta minnet duyuyorum.

İnanıyorum ki sizin kulüp için yapacağınız her katkı, başta amiral gemisi olarak başı çeken futbol takımına ve diğer ekiplerine olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Ana hedef elbette şanlı tarihinde 48 sezon yer aldığı Süper lige yeniden çıkmaktır ama bunun içinde su almakta olan Gençlerbirliği gemisini batmadan yüzer hale getirmekten başka çaresi yoktur… Bunun için de Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, rahmetli İlhan abinin çalışmaları size ilham kaynağı olacaktır.

Gelelim gelecekleri için haklı olarak endişe duydukları için diken üzerinde oturanların son maçına…

Sinan Kaloğlu, yönetim değişikliğine özenmiş olacak ki Şanlıurfa maçına alışılmışın dışında bir kadro ile sahaya çıktı. O kadar değişim ve rakibin beklenmedik hücum presi yüzünden adeta sahasına hapsoldu... Yenileri oyun eksikliği ve uyum sorunu çektikleri o kadar belliydi ki ilerde top tutamamaları ve isabetsiz paslarıyla baskıya katkı bile sağladılar. Özellikle Kamerunlu Siliki, Fransız Laura ve formsuzluk veya sakatlık yüzünden kadroya giren diğer futbolcular, güçlükle kazanılan topları isabetsiz ve bilinçsizce uzaklaştırma yüzünden golün erken gelmesini sağladılar.  Daha 10 dakika içinde 3 net pozisyona giren ve buldukları golle rahatlayan konuk takım hızını kesince, Gençler oyunda dengeyi kurdu ve 33’te Buğra’nın golüyle (Her ne kadar hakem golü topun çarptığı Diego’ya yazıldıysa da bunu düzelttirmek mümkün) de eşitliği sağladı. 2.yarıya Amilton’nun gayretine özellikle de 60’tan sonra da Laura, Siliki ve Melih Bostan’ın yerine oyuna giren Kayode, Akabueze ve Oltan Karakullukçu’nun katkılarıyla pozisyonlara da girildi. Ancak son dönemlerdeki bitirici vuruşlarda beceri eksikliği ve şansızlık nedeniyle pozisyonları değerlendirememe hastalığı nüksedince gelen puan kayıpları yüzünden hedeften de uzaklaşmak kaçınılmaz oluyor.

Başta Sinan Hoca ve futbolcuların, umarız ki yeni yönetimin icraatları sonucu, kafalarında oluşan belirsizliklerin giderilmesiyle de sadece futbola yoğunlaşır ve sezon başındaki performanslarına kavuşurlar.