Sosyal çürüme, memnuniyetsizlik, her şeyin aşırı gelmesi ve en önemlisi ahlaki çöküş sorunu... Peki bu ahlaktan tam olarak ne anlıyoruz da çöküğü kanaatindeyiz, insanlar bu cümleyi kurarken tam olarak neyi kastediyorlar? Bugün topraklarımızdaki çarpık ahlak anlayışına değineceğimiz gibi geleneksel anlamda ahlaktan ne anladığımızı da birlikte değerlendireceğiz.

Tarihsel olarak ilk yazılı kaynağımız olan Göktürk Kitabeleri'ne baktığımız zaman eski Türklerde ahlak anlayışının adalet, doğru yönetim, halkını düşünmek olarak ifade edildiğini görürüz. Bilge Kağan benimsediği ahlak anlayışını şöyle izah eder: "Türkleri aç koymadım, çıplak koymadım." Yönetimin halka karşı sorumluluğunu ahlak göstergesi kabul ettiğinin bir kanıtıdır. Diğer kitabelerde ise Tonyukuk'un öğütleri vardır. Bu öğütlerde ahlak anlayışı bilgelik, öğrenmek ve gelişmek, halkı her şeyin üstünde tutmaya dayanır. "Milletin ilini, töresini ben yaşattım. Düşmanı akılla yendim." sözleriyle bunu devam ettirir.

Sonraki dönemde Dede Korkut hikayeleri eskiden ahlakın ne ile temellendiğinin en güzel örneğidir. Dede Korkut için erdemlilik yiğitlik ile eşdeğerdir. Bir yiğit; adaletli, gözüpek aynı zamanda merhametli olan ve sözünün arkasında duran kişidir. Burada yine Ata'ya saygı ahlak anlayışının bir parçasıdır. Mert olmayı asıl kıstas kabul eden bu sözlü anlatım bizlere güvenilir olmanın önemini aktarır. Fark ettiyseniz eski Türklerin ahlak anlayışları oldukça soyut şeyler ile şekilleniyor. Ahlak; güven, merhamet, adalet, yiğitlik etrafında şekilleniyor. Bugün "Söz uçar yazı kalır." diyoruz ancak bundan neredeyse 2000 yıl öncesinde "Bizde söz senettir." diyen Uygurlar yine sözün önemini ve ahlak anlayışındaki yerini vurguluyor.

Bu topraklar öylesine zengin ki düşüncelerimizde antik Yunan filozoflarından, Roma'dan esintiler bulmamak mümkün değil! Örneğin benim dikkatimi çeken, bizim gerçek ahlak kriterimiz ölçülülüktür aslında. Bu düşünce Aristo'dan beri bu topraklara yerleşmiş bir düşüncenin ürünüdür. Pek çok deyim ve atasözümüzde de bunu görürüz. Örneğin "Bir şeyin cılkını çıkarmamak lazım." -bunun çeşitli versiyonları yok mu? Var efendim. "Azı karar çoğu zarar." " Her şeyin fazlası zarar." Bu anlayış şüphesiz antik filozofların mayası ile yoğurulmuştur. Gördüğünüz gibi, ahlaki bulduğumuz şeyler aslında bir kültürel yansımanın kendisidir.

Ahlakı kılık kıyafet ile özdeşleştirmek de bir başka kültürün eseridir şüphesiz, ancak bu tip söylemlere neyse ki atalarımızda rastlamıyoruz. Bu çarpık ahlak anlayışı oldukça şekilci ve insanların dışına yönelik çabalardır. Gerçek ahlakın özde ve ta en içeride olduğuna inanan birisi olarak kültürümüzdeki asıl ahlaki yansımaları anlamanın gerekliliğini burada bir kez daha vurguluyorum. Zira çürüme dediğimiz şey içeriden ve kökten gerçekleşir...