Dostlarım;
Türkiye organize bir kötülükle karşı karşıya. Nedir bu organize kötülük:
Bitmiş bir terör örgütünün hapiste cezasını çeken elebaşını muhatap alıp Türkiye’nin birinci gündemi yapan;
Yıllarca birlikte yol yürüyüp, devleti ele geçirdiğini düşünüp darbe girişiminde bulununca “ne istediniz de vermedik” diyen;
Askeri vesayetten şikayet edip, ülkenin yegane güvenlik kurumu olan TSK’yı tarikat – cemaat vesayetine mahkum eden;
Cumhuriyetin ilanından itibaren modern ve çağına yön verip örnek olan hukuk sistemini kişiye - zümreye özel hale getiren;
Yetiştirdiği nitelikli işgücü ve bilim insanları ile uluslararası alanda saygı duyulan eğitim sistemini tarikat ve sermayenin kazanç kapısı yapan;
Yeraltı ve yer üstü zenginlikleri bir avuç yerli ve partili işbirlikçi ile uluslararası tekellere peşkeş çeken;
Açlık sınırının 26 bin TL olduğu yerde işçisine 22 bin TL’yi hak gören;
1808 de Sened-i ittifak ile başlayan, Anayasa ve demokrasi sürecini yok sayıp, sayısal ve çıkarsal işbirliği ile TBMM’yi bütçe yapamaz hale getirip işlevsizleştiren;
“Demokrasi bir tramvaydır. Menzile varınca inilir” diyen ile;
Siyasal milliyetçiliğin ve muhafazakarlığın en yoğun yaşandığı Erzurum’da, terör örgütü elebaşının asılması için otobüs üzerinden ip atan parti başkanının ortak yönetim anlayışıdır organize kötülük.
Çare sandığın getirilmesidir, seçimdir, hemen!