Kitap okuma alışkanlığı konusunda hep sınıfta kalmışız.
Bugüne kadar yapılan araştırmalar, söz konusu alışkanlık konusunda olması gereken, arzulanan seviyelerden çok gerilerde olduğumuzu gösteriyor.
UNESCO da (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) yaptığı bir araştırmaya dayanarak Türkiye'nin kitap okuma oranına göre dünyada 86. sırada yer aldığını açıklamıştı.
Söz konusu araştırma Türkiye'nin kitap endüstrisindeki yerinin iyi düzeylerde olmasına karşın, aynı başarının okuma alışkanlığı konusunda gösterilemediğini ortaya koyuyor.
Online kitapevi İdefix'in Türkiye'deki illere göre belirlediği kitap okuma oranı ise ilk sırada yer alan Ankaralılar için teselli oluyor…
Ancak, bu teselli, genel durumun yarattığı üzüntüyü gidermeye yetmiyor.
Tablo iç açıcı değil…
Hem de hiç değil…
Oysa bizde okuma alışkanlığı daha ortaokul çağlarında başlar…
Resimli romanlarla…
Tom Miks, Teksas, Kinova, Pekos Bill…
Ve daha niceleri…
Konyakçı'yı, Tom Miks'in büyük aşkı Suzi'yi, Çelik Bilek'i, Profesörü, Rodi'yi tanımadan büyüyen kaç çocuk vardır?
Solgun lüks lambalarının titrek ışığında yenip yutulan o serüvenleri roman kahramanlarıyla özdeşleşip yaşamayanların sayısı kaçtır?
Parmak hesabı yeter de artar yanıt için…
Peki sonrası…
Nerede o mum ışığında okuma alışkanlığı…
Ne oldu, nasıl oldu da terk etti gitti.
Düştük alt sıralara…
89.luğa…
Oysa kitap okuyan nesiller geleceğin mimarisinin şekillenmesinin mihenk taşıdır.
Ne çok şey söylenmiştir kitaplar için…
Ne çok tanımı yapılmıştır…
Kimileri ruhun ilacı olarak tanımlamış, kimileri ''uygarlığa yol gösteren ışık'' diye söz etmiş.
Kimilerine göre ilaçtır kitap.
Aklın tedavi ilacı…
Kimilerine göre iyi bir arkadaş…
'Yetişen zekaları kitaplarla beslemeyen milletler hüsrana mahkumdur.' sözünü de unutmamak gerek.
Gelecek için…
Üst sıralara tırmanmak için…